1 Ocak 2014 Çarşamba

New Year Resolutions


Yeni yılın ilk yazısını yazalım bakalım. Aslında geçen sene de bir liste yapıp koydum diye düşünüyordum ama bir türlü bulamadım. Acaba feysbuk'a mı koydum bilemedim. Neyse. Umarım geçen seneki listemdekilere ulaşabilmişimdir. Aslında şu belli bir zamanı 365 'gün'e, günü de 24 'saat'e bölmek insanoğlunun aklına geldikten sonra acaba Güneş'in etrafında bir turunu tamamlayan Dünya'yı baz alıp kutlamalar yapılacağı ve hatta yeni kararlar alınacağını bilse ne düşünürdü aceba?

Yarı gönüllükle tekrar master için geldiğim Sabancı'yı 15 gün kadar sonra tamamen terk etmiş olacağım. Bence bu gene hayatımda büyük bir adım olacak. 17 yıl aile-manavgat-otel-okul çerçevesinde gelişen hayatım bir son bulup Sabancı'daki hayatım 2006 senesi eylülünde başlamıştı. Yıl oldu 2013, bir sene ara verip ingiltere'ye gitmiş olsam da hala bir yanım hep Sabancı'daydı.. Ve oldu mu sana 7,5 sene ! dile kolay valla. Bir dönem daha sona eriyor ve başlıyor artık çalışma hayatındaki Oye'nin maceraları. Yani umarım. Eğer new year resolutions yazacaksam birinci sırada iş bulmak olacak. Tabi seveceğim ve beni tatmin eden bir iş olmalı bu. Özel sektör ve STK arasında gelip gideceğim büyük ihtimalle. Ve aslında iki alanda da : sanat ve siyaset. Bienalde çalışmak, sanat yandalı, piano dersi vermek, sanat tarihi asistanı olmak beni bu alana yöneltti ve sevdirdi. Ama nereye kadar? Sonuçta o kadar yıldır asıl ilgi alanım ve emek verdiğim şey siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler oldu. Ayrıca tam da enerji konusunda uzmanlaşmaya başlamışken devamını da getirmek istiyorum. Gerçi şu gibi projeler beni çekmiyor değil. Adamlar sanat ve siyaseti birleştirip bi de insanların duyarlılığı arttırıp ihtiyacı olanlara yardım etmişler. Ve bunu sadece portre fotoğraflarını izinsiz bir şekilde duvarlara yapıştırmak (çatı olarak kullanmak) yoluyla yapmışlar. 
Böyle bir proje takımında olup dünyayı dolaşmayı gerçekten çok isterim. Umarım gerçek olur.

2014 yılında kendimden başka ne bekliyorum? Galiba işim belli olduktan sonra onun etrafında dönen hayatımı düzenlemek istiyorum. Plansızlık ve belirsizlik beni gerçekten çok rahatsız ediyor. Öğrencilik hayatının sıcak ve belirli ortamından, kapı dışarı atılmış fırtınalarla yüzleşmek zorunda kalmışım gibi hissediyorum. Herkes bir yerlere ulaşabilmek için birbirinin üstüne basıp geçmeyi seçmiş. Hepsinin de motivasyonu para ve onunla beraber gelen ün. Acaba beni neler bekliyor? Gelecek sene bu yazıya bakıp gülecek miyim? Ya da artık blog bile yazamayacak duruma gelecek miyim? Peki bana tüm bu okul hayatım ne gibi 'transferrable skills' kattı? Olay Microsoft Office seviyesine indirgenince bana gelenler geliyor! O kadar sene sadece doktora yapma olasılığı üzerine mı okuduk? Umarım sonum bölümdaşlarım gibi bankada olmaz. Danışmanlık şirketinde sürünmeye bile razıyım. 

Sporuma devam etmek, İspanyolcayı hatırlamak, Japonca öğrenmek ve daha önce denemediğim bir şey konusunda bilgi sahibi olmak/denemek istiyorum. Ve de hiç gitmediğim bir ülkeye gidip yeni şeyler görmek, duymak, tatmak, koklamak ve dokunmak istiyorum. Şimdilik en büyük adayım da Fransa. Bu kadar sene etrafındaki yerlere gidip kendisine hiç uğramamam gerçekten ayıp :) ama bunu telafi edeceğim. Tabi ki bir dövme daha yaptırmayı düşünüyorum. Kendisi bir kanji olacak ama daha tam emin değilim ne yazdırmak istediğimden. Kedilerime iyi bir anne de olmaya devam etmek istiyorum. Zira kendilerini yılbaşına 1 gün kala kısırlaştırdım. Şuanda hala hormon seviyesi düşmediğimden oğlum çiftleşme istediğinde ki bu da kızımın saklanmasına sebep oluyor. Umarım en kısa zamanda normale döner ikiside...

Şimdilik bu kadar.

13 Kasım 2013 Çarşamba

eyes wide shut..


gözlerimi kapıyorum ve burada olduğumu hayal ediyorum bir süredir…
hafif bir rüzgar çarpıyor yüzüme
kalbimin çarpışını, vücudumda dolanan kanın sıcaklığını hissediyorum
uzaklardan bir koto sesi çalınıyor kulağıma ve ben tam bu noktada duruyorum
ve sonsuzluk gibi gelen dakikalar boyunca bu manzaranın tadını çıkarıyorum…

tüm bunları hayal ederken arka planda çalan müzik de bu http://www.youtube.com/watch?v=S6rAmBt8xPs

umarım bir gün sakura yaprakları dökülürken bu güzel ülkede olacağım. umarım….

22 Ekim 2013 Salı

Chinawoman - I'll be your woman


I'LL BE YOUR WOMAN 

i'll be your woman with unwavering eyes 
Aflame with the spirits and the mysteries of life 
The hands of a healer and a samurai 
I'll be your woman and you can be mine. 

I'll be the gypsy on a path through the trees 
The deal maker with front row seats 
Who turns from the armchair and the picket line 
I'll be your woman and you can be mine. 

Not your princess, not your stallion-
an ambiguous complex creature 
Not your teacher, not your shivering doll-
But hunkier than your neighbor 
Not your mummy, not your daddy- 
I'm over being daddy 
Not your stallion, don't you lay down-
Get yourself a sailor 

I'll be the mirror where you are a queen 
Your fellow magician of the waking dream 
Hung with a hammer and a glass of wine 
I'll be your woman and you can be mine.

https://www.youtube.com/watch?v=KDcv2jcBweo

21 Ekim 2013 Pazartesi

Bienal bitti, long live fikirler!



Bienal dün itibariyle 6 haftalik yolculugunu sonlandirdi. Bu süreçte tahminimce 300 civari insanla kentsel dönüsüm, kamusal alanin politize edilmesi, barbarlik kavrami gibi bienalin konulari konusup tartisma olanagi buldum. Umarim bir fark yaratabilmisimdir.
Ve evet anne ben barbarmisim.

Kisa ve okunasi bir yazi:

http://mehvesevin.tumblr.com/post/64661735633/kim-barbar

18 Eylül 2013 Çarşamba

geçmiş olsun demenin seviyeleri



Başlıkta bahsettiğim mesele doğruymuş dostlar, son 2 ayda böbrek taşı dökme, ayak bileği çatlatma, grip, nezle gibi bilimum hastalıkları geçirdim ve bütün bunların kısa aralıklarla gerçekleşmesi bazı konularda gözümün açılmasını sağladı.

Hastalık zamanlarında insanların hastalığınıza verdiği tepki size yakınlık derecesini belli ediyor. İlk örnek olarak böbrek taşları dökmem üzerinden olacak. Zira babamla akşam telefonda konustuğumda idrarımda yanma var sanırım kum döküyorum dedim, babam önce sakin karşıladı çünkü teknik konuları sormuştum aslında > 'baba hala senin sigortandan yararlanabiliyor muyum? aile hekimliği sistemi gelmiş ve benim ikametgahım hala antalya'da bir şey olur mu?' vs vs vs. Bilmiyorum kızım yarın öğrenirim gibi cevaplar verdi, bende aslında sevindim, çünkü normalde sanki hasta olmaya can atan benmişim gibi kızmaya bağırmaya başlar telefonda. Neyse ben yattım sabah bir baktım gece mesaj atmış=
'kızım bak saat 3.30 oldu ben hala uyuyamadım, yarın mutlaka git hastaneye özel olması farketmez'

tabi sabah 8'de başladı telefon trafiği ve mesajlaşmalar. neredeyse idrar tahlilimi tlf üzerinden babam yapacaktı. Annem de keza aynı şekilde yanına geleyim istersen diyip durdu. Ve bana yakın olan diğer bir kaç kişi de sakarlığımdan dem vurdu, kızdılar bana 'dikkatli olmadığım' için ve tabiki içten yardım tekliflerini esirgemediler.
Ikinci kategori ise (ki genelde erkek türünden kankalar) gülüyorlar önce (böbrek taşıma değil tabi) sonra gene ciddileşen ses tonlarıyla yardım tekliflerinde bulunuyorlar.
Sonraki grubumuz ise arkadaşlarımdan oluşuyor, bunların kimisi arar kimisi sadece facebook,twitter gibi sosyal medya ağlarından geçmiş olsun dileklerini iletir ve çekilirler kenarlarına. Bazısı follow-up kıvamında bir iki kere tekrar arar. Aslında tanıdıklarımın %80'i bu bölümde yer alıyor.

Kalanların bazılarının umru bile olmaz eğer sonradan bir görüşmede lafı geçerse 'aaa hiç haberim yoktu nasıl oldu, ay çok geçmiş olsun şimdi iyisin inşallah maşallah'ları sıralarlar pervasız bir tavırla.
Tabi sizinle belli bir kurs veya iş dolayısıyla her gün beraber olduğunuz insanlar kategorisi de vardır. Benim hayatıma yeni eklendi mesela İKSV-Bienal dolayısıyla.

Bir insanın geçmiş olsun diyen sesini duymak ve kuru kuru okumak arasında çok fark varmış onu anladım...

>Çok başarılı bir şarkı, dinleyin...
https://www.youtube.com/watch?v=KDcv2jcBweo


> Bu diziyi izleyin anam ve neden porno ve striptize karşı olduğumu anlayın. Hala bana bu işi o kadınların isteyerek de yaptığı mavrasını atmayın!
https://www.youtube.com/watch?v=Eqw80hD1BDA

3 Eylül 2013 Salı


Yazmadan önce geçen sene eylül ayında ne yazmışım diye bir baktım. Son 3 senedir blog oluşturmuş olmanın verdiği bir avantaj kendisi. Neyse, baktım okudum tezimden dert yanmışım, tekrar türkiye ve sabancı'ya dönmenin getirdiği endişeleri dile getirmişim. Değişim kelimesini ironik şekilde kullanarak hemde. Sonra hüzünlenmişlim biraz, çocukluğumda eylül ayının bana ifade ettiği şeylerden bahsetmişim hala öğrenci olmanın verdiği psikoloji ile.

Artık değişmiş gibi bazı şeyler. Okulun açılıyor olması benı artık heyecanlandırmıyor, farklı önceliklerim ve isteklerim var. Artık önümde seçeceğim derslerden ziyade seçeceğim bir kariyer duruyor. Ve bu beni korkutuyor sanırım. Hala 4 aylık bir duraklama dönemim olacaksa da istediğim adımları atabilmek uğruna zamanımı harcayacağım şeyleri planlıyorum artık. Örneğin proje yazma eğitimi. Eğer gerçekten istediğim gibi STK'larda çalışacaksam bu çok önemli olacak.


Tabi tüm bunlardan önce Bienal var onumde. Keske iznimiz olsa da bazi eserleri burada paylasabilsem. Bazisi gezi surecinden etkilenilip olusturulmus ve cok anlamli. Umarim gelenlere guzel bir sekilde aktarabilirim.

Gecen hafta kanada'dan misafirim vardi. 1 hafta boyunca Istanbul'da yapilabilecek cogu seyi yaptik sanirim kendisiyle. Hem Kanada'li hem gay olmasinin verdigi asiri kibarlik da cabasiydi. Tanistirdigim herkese kendini cok sevdirdi. Cevremde boyle insanlar olmasini seviyorum. Nereye gotursem 'fantastic, picturesque, amazing, very cool...'lari siraliyordu garibanim hayatinda ilk kez Asya'ya gelmis olmanin verdigi heyecanla :) Umarim ben de bir gun onu ziyaret edebilirim. Valla elimden gelen misafirperverligi yaptim kendisine. simdi kaldigi odaya bakiyorum cok bos geliyor, sanirim gercekten cabuk adapte oluyor bünyem degisikliklere.

Bu arada sinirimizda bizim de cok buyuk ihtimalle dahil olacagimiz bir savas cikmak uzere. Diger yandan Misir'da ordu Mursi yanlilarin katliamina devam etmekte. Ulke ikiye bolunmus durumda. Tabi haber aldigimiz kanallar ne kadar gercegi yansitiyor ya da ne kadar abartiyor belirsiz...

Give peace a chance..

25 Ağustos 2013 Pazar

Antalya, Enerji v. Sanat


Antalya’ya geleli 6 aydan fazla olmus. Sanirim bu benim kisisel rekorum, zira Ingiltere’deyken bile 3 ayda bir gelmistim. Fakat bu sefer daha farkliydi, normalde çok fazla özlerdim 4. Aya kalmaz mutlaka gelirdim. Tabi annem ve babamin mezuniyetime gelmesi ve onlari görmem bir faktördü. Diger önemli faktör ise evim ve yerlesmeye baslayan düzenim…

Bu geldigimde aklimda olan sey götürmek için kenara koydugum esyalar. Babamin unuttugu annemin getiremedigi tüm seyleri ayiriyorum. Özellikle japonlu olanlari : ) Babamin evinin yanindaki otelden gelen animasyon sesleri sagolsun beni cocukluk-genclik yazlarima götürdü. Zira etrafimizdaki onlarca otelin ortasinda kalan ve kendi animasyonunu yapmayan otelimiz 548579 desibel sese maruz kaliyordu (2000lerin ortasinda gelen desibel ve saat sinirina kadar özellikle!) Israrla oteli görmek istedim bugun. Aksam vakti arabayla yanindan geçtik ve gercekten geçmise dair hicbir iz bulamadim. her metrekaresini kullanmislar resmen. Ve 6 katli kocaman bir 5* bir otel dikmisler. Titreyengöl’den eser kalmamis. Gölün kendisi duruyor ama etrafindaki tüm eglence yerlerinin yerinde yeller esmekte… çocuklugumun ve gençligimin geçtigi yerler artik yok ve sanirim bunu kabullenmem gerek artik. Ve aslinda kabullendim, bu kadar zaman gelmemem ve bunun koymamasi da buna isaret. Hala otel ortaminda eksikler dikkatimi çekiyor içinde büyüdügüm ortam olmasi itibariyle.

Aslinda bundan daha buyuk bir derdim var bu aralar. Iki alan arasinda kaldim: enerji – sanat. Enerjiye olan ilgim Warwick’te basladi, Pasifik’teki enerji icin yapilan ada kavgalarini inceliyorduk ve enerjisiz dunyadaki her seyin duracagi bunun da politikanin ve uluslararasi iliskilerin bel kemigi oldugunu anladigim bir aydinlanma yasadim. Sabanci’da da aldigim Enegy Politics dersiyle isin teknik kismini da ogrendim ve cok hosuma gitti. Bu alandaki zorluk kariyer.net gibi yerlerde ‘enerji’ anahtar kelimesiyle arama yapinca genelde sadece ar-ge’de calistirilacak muhendisler araniyor olmasi. Bu biraz gururumu kirsa da hala sansimi STK’larda deneyebilirim diye dusunuyorum. Bakalim. Sanat konusu ise yavas yavas aklima girmeye basladi. Gerci yakinimdakilerle konusuntugumda mart ayindaki secimlerin sonucuna gore hareket etmem gerektiginden bahsediyor. Zira devlet tiyatrolarini kapatmayi goze alan bir hukumetten bahsediyoruz. Her sey daha da kotuye gidebilir adamlar bu sekilde mallik yaptikca. Bir de butcede bir seyler ters gittiginde ilk kesinti yapilan yer sanat alani oluyor. Ama genede IKSV gibi bir kurumda calismak ister miyim? Neden olmasin =) Asistanlik isim de yatacak gibi gorunuyor, bu da daha bir 4 ay kadar gecimimi kendim saglayacagim anlamina geliyor. Umarim yeni yila bir isle girebilirim. Tabiki sevdigim ve icime sinen...



Bu fotoyu da ben çektim Antalya'da :)