19 Ekim 2010 Salı

state with garden & fight club tadında dersim

yazmak beni rahatlatıyor ve zihnimi boşaltmama yarıyor, yazmayı seviyorum =)
bugün çamaşırlarımı kurutucuya atmak için beklerken olacak o ya gittim salona televizyonu açtım, öyle zaplarken haber izleyeyim bari dedim ve bir haber kanalını açtım, Sabriş hocamın deyimiyle "state with garden" nam-ı diğer Devlet Bahçeli'nin grup toplantısı konuşmasına denk geldim, Tanrım o nasıl detone bir ses, o kadar yıldır siyasette olmasına rağmen kağıttan okumalar falan, sürekli aynı cümle kalıplarıyla (e.g. imranı canisi, yüce Türk değerleri, askerimiz canımız...) çözüm üretmeyen, üstüne üstün bölen bir siyasi söylem! Aslında bir yerde de bu basitliği hoş görüyorum, yalın bir uslübu ve programı var bu partinin Türk'lüğü üstün gör, terörü her fırsatta lanetle ve siyasete alet et, hükümeti eli kolu bağlı olmakla suçla, AB'ye karşı bir tavırda ol, tamam bu kadar sanırım. Ha yok bir de 120-130 kelimelik bir öz Türkçe dağırcığın ol, permütasyon-kombinasyonu hatmet pişir pişir duruma göre milletin önüne sür, sonra 40. yıl konuşması gibi traji-komik durumları oluştur bizleri güldür =)
Yerinize göz koydum bir melez olarak Değerli Bahçeli haberiniz ola! Sizin gibi bende partimle evli olacağım, özel hayatımla değil zig zag'lı olmayan çizgimle ön planda olacağım sizin gibi (bu parantezi açmasam olmazdı, kendi ailesi-çocuğu neyim olmayan insandan kaliteli siyasetçi olmaz kanımca ama herkesin kendi seçimi tabi) tabi bir bayan olarak bu zor olacak. En iyisi Y.'a nikahı basmak hem kendisi Kafkas kökeninden ve milliyetçi sayılabilecek biri (zira Mesut Özil'i sivri bir dille eleştirmişti ;] ) yani bizim partinin (hemende benimsedim) şartlarına uygun temiz bir Türk evladı! Annemi de Türk vatandaşlığına geçirdik mi mis gibi propaganda aracı işte!
Tabi bunların hepsi latife, mi Dio beni Türk Siyasetinin taşlı/yoluk yollarından korusun, amen.


Gelelim başlığımın ikinci kısmına, bugün gene bir HBK günüydü (kendisinden aldığım 3. ders - sanat analizi: teori ve kritik) simge biliminden bahsettik (semiotics) ve tabiki olay reklamlar ve brain-washed consumers'a geldi kısa zamanda, neden hepimiz aynı markaları alıp aynı görünmeye çalışma çabasından bahsettik. Reklamların bizi nasıl bazen de göstere göstere aptal yerine koyduklarını (Diesel - be stupid) tartıştık. Neden kendimizi pradalarla, rolexlerle çevreleyip belki de modern zaman zırhlarımıza bürünüyoruz? Dış görünümüze aldırmaksızın hayatımızı idame ettiremez miyiz? Kürk giyen kadınlar mesela, -bunu bir yerde okumuştum baya hoşuma gitmişti- kendini korumaya çalışan ya da saldıracak olan hayvanları andırıyorlar, bu hayvancıklar da kendilerini olduklarından büyük göstermek için kürklerini kabartıyorlar, ve insanların da aslında id'lerinde yatan şey bu aslında; kendimi beynimle savunamıyorum bu kürke ihtiyacım var (Ah Nasrettin Hoca ahh, ne haklıymışsın ye "kürk'üm" ye derken, saygılar, sevgiler). Revolver filminin bir sahnesi geldi aklıma, "benden kork ya da bana saygı duy ama lütfen benim özel olduğumu düşün...hepimiz beğenilme müptelasıyız (approval junkies)" izleyenler hatırlayacaklardır.

neden aynılaşmaya çalışıyoruz? farklılıklara olan bu saygısızlığın kaynağı ne?

bu siteyi öneririm  : http://www.bilinclihippiler.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder