Sondan basa gidelim madem. gecen uzun - haftasonu Londra'daydim. O sehre gittigimde hem 2 sene onceki duygularim canlaniyor hemde ingiltere'de oldugumu hissediyorum. 3 ay sonra dondugumde burayi coventry'den daha cok ozleyecegim bir gercek. Neyse konuya donersek, cumadan ciktik yola hostelimize yerlestik yeri cok merkeziydi ve temizdi allahtan, tek problem tum duslarin 4 kat asagida olmasi. ve tabii bu da 3 gun boyunca dus alamama sebep oldu. burada belirtmem gerekiyor ki iki kere yagmurda sIrIlsIklam islandigimiz icin cok da gerek duymadim bir sure sonra : )
Asil konumuz (artik girizgahi kesiyorum) gitme sebepLERim! oncelikle Field Day 2012! kendisi indie rock festivali. ve bu demektirki tanidigim grup sayisi sInIrli :O ama cok eglendim! Victoria Park'in degisik koselerine kocaman 6 adet cadir kurmuslar ve bir de ana sahne
vardi Andrew Bird, Metronomy, Beirut ve
Franz Ferdinand dinledigim. Ve festival Ingiltere'de
oldugunu belli etti, cin-alman-hint yemekleri satan
onlarca stand vardi. bkz. >
emme cok pahaliydi be haci, cok bir sey icmedik bizde napalim
ogrenci kafasi ; ) zaten bir gun once King's College student union'da
surahi sürahi bira icen arkadaslarim pek de ihtiyac duymadilar!
Soldaki fotomuz havanin guzel oldugu o nadir 1 saat icinde cekildi. sonrasinda afrocubism adinda bir grubu dinlemeye gittik baya basarililardi, degisik afrikan enstrumanlariyla salsa muzigi yaptilar ve eglendirdiler bizi. Onlardan once de Friends adinda bir kiz grubu izledik onlari da burada belirteyim. Aksam 6'ya dogru Andrew Bird cikti, hakkaten enstrümanlari bir sihirbaz ustaliginda kombinliyor ne zaman nasil girdiler ciktilar belli olmuyor, bkz: http://www.youtube.com/watch?v=QhNztq7Qknc&feature=list_related&playnext=1&list=AL94UKMTqg-9DF_DQZy7SYav25-gJyEqf-
Taze donutlarimi alip afiyetle yedikten sonra ana sahnenin onune geldik cunku Metronomy'nin vakti gelmisti. Itiraf edeyim The Look en iyi bildigim sarkiylariydi, digerleri aklimda degildi pek. ama konserden sonar aklima kazindilar resmen. hem klavyeye gereken deger veriliyor hem tum grup beraber sarki soyluyor, daha ne isterim ; )
Sonrasinda Beirut ve Franz Ferdinand vardi. Beirut bekledigim gibiydi pek bir degistirmemis sarkilarini konser icin. Franz Ferdinand mukemmeldi, son grup olarak. Yagmayan resmen akan yagmurun altinda dinledik kendilerini. Resmen tum o kalabalik grupla bir butun halinde hareketlendik atladik zipladik. Bir alttan taze cim, ustten yaganyagmurun taze kokusu ve tabikiiiii "I say don't you know / you say you don't know/ I say ... take me out!" SuSenlik'te eglenenlere nispet olsun =P
Geldik ikinci gune! Lizzy'nin 60. tahta cikis yil donumuymus. Vay anasini dedim ne kadar da gencmis, 26 yasinda gencecik bir kizcagiz. Bir arkadasim, kralicenin hayati boyunca hic kot pantolonu olmadigini soyledi. Aslinda gelecek bir-iki yilinin dakika dakika planli oldugu bir yasam surunce boyle oluyor olmali. Neyse efenim, bu diamond jubilee'nin ikici gununde Thames nehri uzerinde 13 koprunun altindan gecilip en son Tower Bridge'e gelinerek el sallama muzikler, common-wealth ulkelerinin minik kayiklariyla, ve tabiki tum kraliyet ailesinin oldugu gemiyle yapilan, suanda kime ait oldugunu hatirlamadigim fakat Victoria zamanindaki jubilee kutlamalarindan esinlenerek yapilan bir yagli boya tabloda kullanilan komposizyonun ayni kullanilarak yapilmis. Biz de Tower Bridge'deydik, kocaman bir ekrandan izledik. Lizzy gecerken havaifisekler falan ve tabiki kulakzari patlatan muzikler, ver coskuyu ver coskuyu tripleri vs. Tabiki diamond jubilee icin bastirilan soldaki fotoda gozuken oyster card'da benim icin guzel bir ani oldu. Yagmurun gene bastirmasi ve tube'de pastirma olmamiz, insan gormekten bikan biri olmam ve megabus'da pismemle biten bir maceramdi iste bu da boyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder