13 Ağustos 2013 Salı

Nem, iksv, house of cards ve Max



İşte bunlar hep nem azizim, havanın sıcaklığı değil de işte hep bu yere batasıca nem yok mu insanı mahvediyor. Evet bu cümleyi kimbilir 2'nin kaçıncı üssü kez dinlemişizdir yaz aylarında. Karşıdaki insanın da desteklemesiyle sav'ına daha da inanan X kişisi, bu cümleyi her tür ortamda dillendirmekte bir sakınca görmez. Aslında buna benzer dead-end diye tabir edilen onlarca cümle kuruyoruz hayatımız boyunca belki de farkında olmadan, bazen kendimizi çok rahat hissetmediğimiz bir ortamda sessizlik olmaması adına bazen de dediğim gibi hiç farkında olmadan. Belki de bu kısır döngüden kurtulmak için her zaman herkesin söyleyecek bir şeyi olan akademi de kaldım son iki senedir. Fakat sanırım bu da beni sıktı artık ve tam da bu yüzden beni çağıran ilk yere gittim - eğitimimle çok alakalı olmamasına bakmadan.

Evet bahsettiğim yer İKSV. Son iki gündür sabahın 7'sinde kalkıp 1.5 saat yol tepip Şişhane'ye gidiyorum Metro - motor - metro ulaşım araçlarını kullanarak. Dün daha çok tanışma ve sanat'ın bize ifade ettiği şeyleri tartışarak geçti. Ve çok keyif aldım. 24 kişiyiz ve neredeyse hepimizin eğitimi ve eğilimleri çok farklı. Yine de bizi birleştiren güçlü bağ kültür-sanat ve Bienal. Bu sene 13.sü düzenlenecek ve bir ay kadar sürecek. Bizim aldığımız eğitim sonucunda da tur rehberi olacağız. (bu arada bu sene ücretsiz mutlaka gidin derim) Tema ise 'Kentsel Dönüşüm ve Kamulsal Alan Tartışmaları'. her ne kadar Gezi olayları sebebiyle bu temanın seçildiği akla gelse de tabiki kuratörler temayı çok çok çok önceden belirliyor. Tabi bence çıkış noktası OCCUPY hareketleri olmuştur. Hatta geçen Bienal'de Sarıyer Belediye başkanını gezdirmiş bu eğitime katılanlardan biri, bazı sanatçıların Occupy Movement'la ilgili fotoğraflarını görmüş 'amaaan nasılsa bu gibi şeyler bizim memlekette olmaz' demiş. Baya güldük grupçak - güzel bir kapak olmuştur Gezi Direnişi bu yavşak insana.

Neyse tekrar gruptaki insanları anlatmaya döneyim ben. Dediğim gibi 24 kişiyiz ve bunların 22'si kız, biri gay, biri erkek = ) Tiyatro-sinema sanatçısı olan da var benim gibi siyaset bilimi okumuş olan da. Mesela bahsettiğim erkek felsefe mezunu ve dün tek kelimeyle sanatı özetlememiz istendiğin de 'yeni' dedi ve açıklamasını yaptıktan sonra hoca 'kimler aynı fikirde' dediğinde kimse el kaldıramadı =)
Drama çalışması yaptık mesela bugün baya keyifli geçti. Bir gün içinde hem Japonya Enerji Bakanı, hem diş doktoru oldum hem de gruptan birine ait olan eşya hakkında bir hikaye uydurdum. Tabiki bu alıştırmalar grubu birbirine daha fazla kaynaştırmak amacıyla da yapıldı ve kesinlikle işe yaradı.

Bu arada House of Cards'ı bitirdim ve izlemeyenlere kesinlikle tavsiye ederim. 13 bölüm zaten ve çok akıcı. Beyaz Saray da geçen entrikaları Kevin Spacey'in anlatımıyla izleyip dönen karanlık işlere şaşırıp kalıyoruz. Tabi ki yaşanmış olaylara dayanmıyor - hayal ürünü ama gene de etkileyici.




Dün izlediğim bir film ise 'Max' türkçeye 'Genç Hitler' olarak çevrilmiş. Önce acaba çeviri yüzünden spoiler mı verilmiş diye düşündüm ama zaten filmin başında kendini hitler diye tanıtıyor. 1918 Münih'inde geçen film Hitler'in birinci dünya savaşından sonra ressamlık ve hatiplik arasında git-gellerini işlemiş. Noah Taylor'un performansı gerçekten takdire şayan. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder