26 Ağustos 2015 Çarşamba

Niemand war schon immer da (*)

(*) Hiç kimse her zaman burada değildi.

Yukarıdaki kadar anlamlı ve kapsayıcı cümle azdır bence. Hiç kimse ama hiç kimse insanlık tarihinin başından beri şuanda bulunduğu yerde değildi ve gelecekte de olmayacak.
Bu video (https://www.youtube.com/watch?v=4pKMV6e5kEo) her ne kadar günümüz İsrail toprakları için hazırlanmış olsa da, bence pek çok vatan (!) parçasına uygulanabilir. Kendimi yazarak ifade edip düşüncelerimi bir akışa sokabiliyorum. Bu yüzden de bu yazıyı yazmak istedim.

Türkiye'de terör olayları tekrar hortladığında alevlenen tartışmaları yine yaşanmakta. Hükümette bulunan politikacılar, PKK liderleri ve uzantılarının isimleri değişse de senaryo hep aynı. Çözüm süreci lakırdısı son dönemdeki uzlaşma çalışmalarına yeni bir boyut getirmiş olsa da, buzdolabına kaldırılması durdurulamadı. 

Tabii çevremdeki tartışmalardan bende çok konuşmaya katılmasam da payıma düşeni alıyor ve derin düşüncelere gark ediyorum. Örneğim yanımda iki gündür dönen bir tartışma, bir kişinin diğerini 'bak pkk için gerilla kelimesini kullandın, doğru değil kullanma' demesine cevaben, ''ben tam olarak özgürlük savaşçısı olmadıklarına inanmıyorum'' gibi bir cümle sarfetmesiyle alevlendi. Onlar sadece Kürt hakları için savaşan bir grup insan değil, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapan, köyleri basan uluslararası bir suç örgütü aslında diyerek cevap verdi karşıdaki. Diğeri de her zamanki genel argümanı ortaya koydu, ''ben pkk'yı terör örgütü olarak algılamakla beraber Kürt hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasını savunuyorum.'' Cevap yine başka bir klişe olan 'tüm Kürtler terörist değil tabiki bunu söyleyemem, benim Kürt arkadaşlarım, tanıdıklarım var'...oldu.  Doğu'da yaşamamış orayı deneyimlememiş batıdaki insanların yorum yapmaya bile hakkının olmaması ortaya atılan başka bir savdı. Bilmiyorum buna alınan olur mu ama bence bu kısır tartışmalar aşağıda kaynamakta olan derin bir bataklık üzerine konan bir toz tanesini konuşmak gibi. Sorun o kadar derinde ve kemikleşmiş ki zamanında Kürtler fırsatını bulup bir devlet kurmuş olsalardı belki de şimdi bir Türk sorunundan bahsedilecekti. Nerede ne zaman ve nasıl bir aileye doğacağınız tamamen tesadüfken -en azından ben öyle inanıyorum- kendini bu kadar milliyet etiketiyle ifade etmek bana en kibar tabiriyle sığ geliyor. Seni sen yapan amaçların ve hayallerin, sana senin dışında doğuştan yapıştırılmaya çalışılan etiketler değil. 

Hatta bu etiketler bana daha ilkokulda saçma gelmişti. Yine millet üzerinden bir örnek vermem gerekirse, ilkokul 1'de fişlerden okumayı sökmeye çalıştığımızda ilk öğretilen kalıplardan biri 'Ben Türk'üm' olmuştu, yıllar sonra ziyarete gittiğim öğretmenimin yıllarca unutamadığı cümleyi söylemişim: 'öğretmenim ben Türk değilim, bu cümleyi okumasam / yazmasam olur mu?' O an küçük çapta bir south park sessizliği yaratmışım sınıfta. Öğretmenim de pek anlam verememiş bu tepkime ve benim kim olduğumu araştırıp yarı Alman olduğumu öğrenmiş. Girebileceğim iki kalıbı da reddetmiş ve milletsiz olmayı kendime yakıştırmışım taa 7 yaşımdayken. İnsan 7'sinde ne ise 27'sinde de o oluyormuş azizim. (doğum günümden beri ilk kez 27 yaşında olduğumu ifade ettim, vay anasını YİR-Mİ YE-Dİ YA-ŞIM-DA-YIM) Fikrim, zikrim, kalbim hepsi aynı şeyi ifade ediyor ve o kalıba girmeyi reddediyor.

Hep duyduğum başka bir klişe ise kişinin kendi milletinin farkına yabancı bir ülkeye gittiğinde daha çok farkına varması. Benim bir yıllık İngiltere maceramda tabii adımdan sonra sorulan ilk şey milletim oluyordu. Bende Türkiye'de yaşadığımı ama iki millete mensup olduğumu ifade ediyordum. Bundan ilham alan bazı arkadaşlarım bana Gerkish (German + Turkish) demeye bile başlamışlardı. Kimisi bir tarafın Ermeni soykırımı yaparken diğer tarafında Yahudileri katletmiş hihohihi diye espriler patlamayı da ihmal etmedi. Sonuç itibariyle yaptığım Türk yemeklerini tattılar, büyüdüğüm ülkenin tarihini ve şartlarını dilim döndüğünce ifade etmeye çalıştım. Ama bunları bir gururdan çok bilgi paylaşımı olarak gördüğümü de düşünüyorum. 

Peki bu konuları tartışmayıp ne yapacağız, bırakalım da sadece silahlar mı konuşsun? Bunu savunamam hiç bir şekilde, ama kısır tartışmalarla da bir yere varabileceğimizi sanmıyorum. Global dünyamızda bu tartışmaların da globalleşip sorunun köküne inip bir şeyleri gerçekten işe yarar somut çözümlere yol açmasını diliyorum. 

Sevgiyle kalın..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder