Cuma ve cumartesi akşamımı Kadıköy civarında geçirdim ve cidden çok eğlendim.
Taa ki "olm M. bu exchange'ler acayip eğlenceli, nereye gitsen eğleniyorsun hiç kıllık yapmıyorlar. Bizim Türklerle bir mekana gitsen en az iki üç tanesi ya yemeği beğenmez ya içkiler çok pahalı içine de amma su koymuşlar, burası havasız, müzikler kötü, çok ses var, ışık çok/az...fhgajfghlfjh" durmaksızın bir dırdır bir kılçıklık gittiğime gideceğime pişman olurum. Ama exchange yavrularım öyle mi her şey yeni geldiği için onlara ses etmiyorlar, bir de kendileri arasalar bulamazlardı nassa burayı, beğenmeseler bile laf etmiyorlar, misafirler bir yerde hadlerini biliyorlar.
evet arkadaşlar, dostum M. ile exchange arkadaşlarımın 55 dk.lı gecikmeleriyle gelmelerini beklerken aynen bu argümanları öne sürdüm.
Ve sonunda üç kişi indi otobüsten, aralarından 1 tanesini tanımıyordum Ms. Kılçık, zaten baştan antipatikti ne enerjisini beğendim ne tavırlarını bir garip. Sesini duymak zor, somurtuyor, elimi yarım yamalak sıktı (hiç hazetmem). Neyse ben önceki gün kebap yemeye gideceğimizi söylemiştim kızların birine, o da kabul etmişti. E aksilik bu ya Ms. Kılçık vejeteryan çıktı! "ehe napsak ki şimdi senin miden bulanır mı ki, istersen gitmeyelim" diye kem küm edip yarım ağızla konuşurken, "yoo farketmez ben aç değilim" dedi. İyi dedik çıktık yola. Zar zor yer bularak oturduk ki zaten hanfendi beğenmedi yerimizi cam kenarına çektik (ve anasını satayım bir kere kafasını 10 derece sola çevirip dışarı bakmadı)
Komik "ingilizce" menüdeki kavramları açıklamaya çalışıyordum, ki sıcak yemek menüsüne bakıyorlardı aşağıda da fıstık gibi dizmişler gidip bakıyorsun seçiyorsun, bu önerimi 2 kere yinelememe rağmen inip bakmadı Kılçıkcan. Neyse tööbe tööbe bakışları atmaya başladım M.'de yarılıyor tabi.
Neyse en sonunda vejeteryan köftesinde karar kıldım bizimki, fındık lahmacunu da etsiz bir şekilde istedi.
Bu arada masaya su geldi, "ben bunu ısmarlamadım bunu ödemem" demesin mi!
Allahım sana geliyorum!
tamam açmazsın kapağını içmedim ödemem dersin hesaba yansıtırlarsa dedim, 5 dk sonra baktım açmış içiyor lıkır lıkır!
Geldi bu vatandaşın köftesi, aldı eline cacığa batırıp batırıp yemeye başladı, 3.sünden sonra "it iz disKasTinKKK" dedi! neresi iğrenç yevrum 3 tanesini götürdün demin?!!
Neyse fındık lahmacunlar geldi aynı surak ifadesinle o caanım lahmacunlara benzer beğenmemezlik sıfatları sıraladı! artık vücut dilimle her şeyi belli etmeye başladım, arkadaşlarım gözümün içine bakıyor ters bir şey demeyeyim diye.
Sana başka bir şey sipariş edelim dedim "zaten bunların da yemediğim halde parasını ödüyorum, istemem başka bir şey"dedi ve telefonundaki resimlere bakmaya devam etti.
şeytan diyor kaldır o 70 kiloyu belini sakatlama pahasına at camdan aşağı.
Dedim tamam yemek modunda değil sanırım içmeye gidelim madem, onu da kabul etmedi akşamın 8inde alışverişi gelmiş Slovenyanın Gülünün. İyi dedik biz içmeye gidiyoruz o zaman.
Hesap geldi tabi kargaşayı tahmin et sevgili blog. Son kuruşuna kadar ince ince hesapladı ve ödedi.
Akşamın devamında diğer exchange arkadaşım özür diledi bu tavırdan dolayı, ama yani akşamımın başlangıcı mahvoldu, o güzelim karnıaçık kebap (evet adı bu, karnı yarık'ın et kısmını parça pinçik edilmiş kebap parçaları olarak düşün) mideme doğru yol alırken sinirden yemek boruma çıkmış asitle yandı bitti doğru düzgün doyamadım bile!
İşte bir myth'imde (istisnalar kaideyi bozmaz lügatımda yok) böylece çürütüldü
şimdi lanfranco'cuumun Myths yazısını okuyayım keyifle =]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder