hi mağ diğğ, vuc yu layk tu hev som tii : )
bu british accent beni benden alıyor vallahi. Tabi sadece bununla da kalsa iyi ya Hintlilere ne demeli : D
evet artık insanların aksanlarından ülkelerini çözme aşamasına geldim bir hafta içerisinde. Evet 10 gün oldu buraya geleli. Dersler, kitaplar, oryantasyon, koşuşturmaca derken anca şimdi yazmaya vakit ayırabildim. Hakkaten hareketli bir yaşamım oldu burada. Bir yandan artık bir post-grad öğrencisi olduğum gerçeği bir yandan da olabildiğince sosyal aktivite / kulüp / partilerin tadını çıkarmak derken zaman aktı geçti.
Oryantasyon programı fena değildi, sadece başlangıcım muhteşem oldu! Atatürk Havalimanına gelince kötü haberi hemen tam karşımda tabelada gördüm: 35 dakika rötar. Ben de biletimi öyle bir aldım ki, hani ucu ucuna yetişeceğim. Umutsuz ağlak sözlerle check-in'deki kadına saat kaç gibi varacağımızı sordum, merak etmeyin 10 dakika falan geç inecek dedi. Yani 16.15. 45 dakikalık bir maraton bekliyordu beni. Hakkatende uçak dediği saatte indi. Yalnız ben terminal 5e inmiştim ve oryantasyon grubu bizi 3. terminalde bekliyorlardı. Pasaport kontrolü, çipli alman pasaportum sayesinde saniyeler içinde bitti. Ooo kesin yetişirim diyip bavulumu almak için koşturdum, bantımızı buldum. Beklemeye başladım heyecanla. Yalnız küçük bir ayrıntıyı göz ardı etmişim. Uçakta febenin paf takımı vardı, ve kendilerinin bavulları "priority" yazılarıyla beraber bantta 10 dakika sonra dönmeye başladı :@ bekle bekle bekle 16.50de sevgili bavulum BOYRAZ geldi : ) hemen trene atladığım gibi 3. terminale gittim oradanda gelen yolcu çıkışını aramaya başladım harıl harıl. Tabiki bu terminal diğer dünyadaki tüm terminaller gibi giden yolcular düşünülerek yapılmıştı. tam 05.05te çıktım 3. terminal gelen yolcular kısmına ve bizim kırmızı kazaklı oryantasyon takımını gördüm, mutluluktan sarhoş bir şekilde 5 dakika kadar nefesimi toparlamaya çalıştım. Benimle beraber bekleyenlerin profili şöyleydi %80 çekik. Sanırım bu okulda karşılacağım durumun bir prototipiydi : ) otobüsümüze bindik okula vardık, kayıt yaptırdıktan sonra bizi saldılar gidin bulun yurdunuzu diyerek. Uzun çabalar ve iki Hintli kızın da yardımıyla yurdumun kapısını buldum. Ama kilitliydi! Elimdeki anahtarla dış kapıyı açmam gerektiği Hintli kızlar tarafından çığırtılarak belirtildi, kısa bir çabalamanın ardında girebildim binaya, odamı buldum, bavulu bıraktığım gibi dışarı fırladım, çok acıkmıştım! İki Rus kızla beraber yemek yedikten sonra, Hiphop-karaoke partisine katıldım otobüste tanıştığım iki kızla beraber. Bu arada bir taşla iki kuş deyiminin ukrayna'da bir taşla iki sinek, Fransızca'da iki taşla suda iki kez sektirmek (ne kadar romantik değil miii) olduğunu öğrendim : ) Neyse biraz hoplayıp zıpladıktan sonra odama dönüp uyudum. İkinci gün iki Türkle tanıştım, genellikle de onlarla takıldım sonraki günlerde. Seminerler dizisi oldu, en çok İngiliz Kültürüyle ilgili olanı beğendim, bir ara bir yazımı sadece buna ayırmayı düşünüyorum, ısrarla isteyiniz : ) Derslerimi sevdim. İlk dersim Doğu Asya Gelişme Modelleriydi, ve hocamız daha doktorasını yeni almış, e-mail adresi fuzzymind@... olan biri oradan pay biç yani sevgili blog!
Sanırım şimdi yatacağım, devamını sonra anlatacağım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder