Böyle bir tabir var gerçekten de, yaşanmış bir gün..
Hani her şey bir süre sonra alışkanlığa dönüşür ve monotonlaşır ya hayatımızda, çok tat vermez hiçbir şey, işte o zamanlarda herkesin ihtiyacı bir doz ^yaşanmış^ gün.
Geçen cuma günü işte böyle bir gündü. Babam geldi ziyaretime ve bazı işlerini halletmeye. Bu parantezi açayım ki daha iyi anlaşılayım; benim anne babamla ilişkim sanırım çoğu insandan farklı. Çünkü biz kelimenin tam anlamıyla 17 senenin 340 gününde beraberdik hemde günün çoğu saatinde. Anne babanın aynı zamanda iş yeri olan otelde yaşamak bunu getiriyor sanırım. Tüm öğünlerimiz, tatillerimiz boş ve dolu vakitlerimiz beraber geçti ve bu yüzden daha farklı bir bağlılığım var onlara..
Babamı aldım ve büyükadaya gittik. Güzel bir kasım esintisi vardı, güle şakalaşa vardık bakmak istediğimiz araziye. Artık babamın biraz daha yaşlandığını kabullendim bir kez daha, kalbim biraz buruldu ama doğanın kanunu diyip geçiyoruz.. Yol boyunca da teknolojinin nimetlerinden faydalandık abime ve ablama bol bol foto çekip yolladık whatsappdan. Böylece onları da biraz dahil etmiş olduk günümüze. Oturduk sohbet ettik havadan sudan insanlardan ilişkilerden yanlış ve doğrularımızdan..
Sonra anakaraya döndük ve akrabamız olan benim en son çocukluğumda gördüğüm bir teyzenin evine. Babamla aynı yaşta olmasına rağmen nedense ninemmiş gibi gördüm onu. Bazı insanların öyle bi sıcaklığı vardır, anneanne sıcaklığı hemen kucak açarlar konuşurlar bir şeyler hazırlatıp taşıtırlar kendi torunlarıymışcasına..
52 senelik eşini 8 ay önce kaybettiği için tabiki konu sürekli oraya geliyor. Evliliğin püf noktasının sabır olduğunu söyledi. Birbirlerini çok çekmişler ama bilinçli bir şekilde olmuş bu. 'ben İbrahim'in anahtarı kapıya sokuşu ve çevirişinden o gününün nasıl geçtiğini anlar ona göre kızgınsa içeri geçer başka iş yapardım o sakinleşene kadar, sonra salatanın tuzu/yağı/limonu az/fazla olmuş diye laf ederse de çok sesimi çıkarmaz istediğini verirdim.' dedi. Bugünlerde maalesef yok bu dedim, insanların birbirini çekecek sabrı ve saygısı kalmadı. Bireyselleştik, kendimizi keşfetmek ve kendimizi duygusal olarak tatmin etmeyi de öğrendik. Belki dünya daha acımasız bir yarış alanı haline geldiği için belki de artık bir şeyleri tüketip bitirip yeni arayışlara yönelmekte gecikmediğimiz için.. Hep daha fazlası olsun yenisi olsun... bitmez tükenmez bir açlık.
Bunları benden 2 generasyon büyük biriyle konuşmak gözümü daha da açtı ve haklılığımı kanıtladı.
Mutlu ve huzurlu bir gündü, 'yaşanmış'tı..
Hani her şey bir süre sonra alışkanlığa dönüşür ve monotonlaşır ya hayatımızda, çok tat vermez hiçbir şey, işte o zamanlarda herkesin ihtiyacı bir doz ^yaşanmış^ gün.
Geçen cuma günü işte böyle bir gündü. Babam geldi ziyaretime ve bazı işlerini halletmeye. Bu parantezi açayım ki daha iyi anlaşılayım; benim anne babamla ilişkim sanırım çoğu insandan farklı. Çünkü biz kelimenin tam anlamıyla 17 senenin 340 gününde beraberdik hemde günün çoğu saatinde. Anne babanın aynı zamanda iş yeri olan otelde yaşamak bunu getiriyor sanırım. Tüm öğünlerimiz, tatillerimiz boş ve dolu vakitlerimiz beraber geçti ve bu yüzden daha farklı bir bağlılığım var onlara..
Babamı aldım ve büyükadaya gittik. Güzel bir kasım esintisi vardı, güle şakalaşa vardık bakmak istediğimiz araziye. Artık babamın biraz daha yaşlandığını kabullendim bir kez daha, kalbim biraz buruldu ama doğanın kanunu diyip geçiyoruz.. Yol boyunca da teknolojinin nimetlerinden faydalandık abime ve ablama bol bol foto çekip yolladık whatsappdan. Böylece onları da biraz dahil etmiş olduk günümüze. Oturduk sohbet ettik havadan sudan insanlardan ilişkilerden yanlış ve doğrularımızdan..
Sonra anakaraya döndük ve akrabamız olan benim en son çocukluğumda gördüğüm bir teyzenin evine. Babamla aynı yaşta olmasına rağmen nedense ninemmiş gibi gördüm onu. Bazı insanların öyle bi sıcaklığı vardır, anneanne sıcaklığı hemen kucak açarlar konuşurlar bir şeyler hazırlatıp taşıtırlar kendi torunlarıymışcasına..
52 senelik eşini 8 ay önce kaybettiği için tabiki konu sürekli oraya geliyor. Evliliğin püf noktasının sabır olduğunu söyledi. Birbirlerini çok çekmişler ama bilinçli bir şekilde olmuş bu. 'ben İbrahim'in anahtarı kapıya sokuşu ve çevirişinden o gününün nasıl geçtiğini anlar ona göre kızgınsa içeri geçer başka iş yapardım o sakinleşene kadar, sonra salatanın tuzu/yağı/limonu az/fazla olmuş diye laf ederse de çok sesimi çıkarmaz istediğini verirdim.' dedi. Bugünlerde maalesef yok bu dedim, insanların birbirini çekecek sabrı ve saygısı kalmadı. Bireyselleştik, kendimizi keşfetmek ve kendimizi duygusal olarak tatmin etmeyi de öğrendik. Belki dünya daha acımasız bir yarış alanı haline geldiği için belki de artık bir şeyleri tüketip bitirip yeni arayışlara yönelmekte gecikmediğimiz için.. Hep daha fazlası olsun yenisi olsun... bitmez tükenmez bir açlık.
Bunları benden 2 generasyon büyük biriyle konuşmak gözümü daha da açtı ve haklılığımı kanıtladı.
Mutlu ve huzurlu bir gündü, 'yaşanmış'tı..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder