17 Ocak 2011 Pazartesi

Freedoooooooooooommmm!!!! ???

Merhaba sevgili blog,
naber nasılsın uzun zaman oldu?
ama inan inan inan insalıktan çıktım kaç haftadır, şöyle özetleyeyim:
31.12 - 01.01.11:
arkadaşlarla evde geçirilen, içki, şamata neşe eğlencenin gırla gittiği mikemmel bir yılbaşı eğlencesi ardında sabah servisi kaçırmamak için nöbetçi bırakılan ben!herkes mışıl mışıl yere paralelken ben yer çekimine karşı inat slope'u 45'den aşağı düşürmemek uğruna simpson'dan garip garip belgesellere kadar zap'ladım durdum. Neyse uyandırmakla görevlendirdiğim insanları uyandırıp gün doğmadan yola çıktık ve benim uykusuzluk maceram bu gün ile başlamış bulundu.
O zamandan beri rahat yüzü göremedim be blog.
ajandam aynen şuna benziyordu:
IR (international relations) discussion'a düzenli olarak yaz %30 etkiliyor son notu (şimdi burada paraztez açıp açıklamalara girişelim: PennState'den yeni mezun tıfıl toy ve bir o kadar da heyecanlı sevgili dış politika analizi hocamız, yaşının da verdiği bir şevkle benim SuCourse'da sabancı hayatım boyunca kullanmadığım 'Discussion' kısmını kullandırttı biz sevgili kurbanlarına! konu: önemli bir dış politika uzmanısın, ülken de güçlü, etkili, hükümetine otokratik (türkçesi bu mu?) milletleri desteklemesini salık verir misin?Neden?)
tabi sürekli hummalı bir araştırma yaz babam yaz, tabi sınıfta simülasyon var ona da hazırlanmak lazım. Benim grubumda exeter'de okuyan d.c.'li bir megasüpper ingilizcesiyle biz garibanları ezen bir vatandaşında olduğunu eklemeden edemeyeceğim. Hatta babam murphy beni bu durumdada yalnız bırakmadı, yazdığım her eleştiri, bu çocuğun yazdığının altına düştü, tabi ingilizcemin nasıl primitiv gözüktüğünü sen tahmin et artık =/
07.01-14.01
neyse dedik, bundan kurtulduk, 3000-4000 kelimelik essay ayın 11'ine, 11 12 13 14 (sıralanmış) finallerim de tuz biber oldu bu döneme. Ha tabi unutmadan Master da yapacağım ya onlarında başvuru deadline'ları yaklaşıyor onları yetiştirme stresi ayrı taraftan bastırıyore!

uyuyamama durumuma babamla yaptığım bir telefon konuşması da çok güzel katkılar yaptı!
şöyleki, şimdi benim iletişime acayip açık babam bir arkadaşının otelinde, 'Hüseyin Çelik' adında bir amcayla tanışmış, alla ala dedim isim bir yerden tanıdık ama.eğitimle de alakalı adam hmms. Neyse aylar önce konuşmuştuk ALES'e girin sonra tekrar görüşelim dedi bu amcacım. Ben daha ne olduğunu anlamadım. Tek bildiğim bu Hüseyin Bey'in beni yazın yurtdışına staja yollayacağıydı. ALES ne alaka dedim babama öyleymiş işte gönderiyor devlet kalifiye eleman için dedi. İyi dedim MA öncesi staj çok schön olur hem masraflarımda karşılanıyor oh kebap!
sonra ALES sonucumu mail attım babama telefon açtı akabinde hüseyin bey'i veriyorum telefona dedi. Ha iyi hehe merhabalaar, nasılsınız diye afalladım (çünkü o an eski milli eğitim bakanıyla konuştuğumun farkına vardım! )
adam beni yurtdışına master ve PhD.'ye yollayacaklarını aylık 1600$ vereceklerini falan anlattı ballandıra ballandıra, OMG bu işin cost kısmı ne olacak diye içim içimi yerken, çok beklemem gerekmedi ki adam benim bundan sonraki 20 yıllık hayatımın profilini çıkarmasını dinledim telefonda!
"Hıms Oya Hanım, şimdi bu puan fena değil ama bir 90 üzeri olsa daha iyiydi, yani tabi mesela İstanbul üni. olmaz da Aksaray Üni olur Bartın Üni olur" gibi bir laf etti,
"pardon anlayamadım ne demek istediğinizi?"
"e yani boşuna vermeyeceğiz herhalde o kadar parayı, dönünce bu üni'lerden birinde öğretim görevlisi olarak başlayacaksınızi ALES puanınıza göre"
(şimdi işin mantık dışılığına dikkat çekmek istiyorum sevgili blog: ben şimdi gideceğim 6 sene dışarılarda dirsek çürüteceğim, sonra 6 sene önce aldığım ALES puanına göre beni itin öldüğü bir yerde belki araştırdığım alanın bile olmadığı bir yerde öğretim görevlisi yapacaklar!!!!!!!!!!!!)
tabi kafamdan bu düşünceler geçerken sesime yansıttım bu hayal kırıklığımı,
sevgili Hüseyin Bey tam da RTEvari kabalaşan bir kasımpaşalı aymazlığı ile "e tabi yani böyle bir şey yapacaktınız, yok ben sizi muhattabım kabul etmiyorum diyorsanız biz zaten sizi etmiyoruz o tüm verdiğimiz parayı da 60 ay içinde geri ödersiniz" dedi ve ben 
> (0.0)' durumuna bağladım.  "hım evet teşekkürler, kafamda netleşti şuanda her şey tşkler"
neyse kapattık beni aldı bir düşünce, sahi ne yapacaktım ben dönünce?
Tamam Warwick'ten aldık kabulu de ee sonrasında?
Final dönemi başlangıcını böyle yapmak baya güzeldi, evet.
Sonra o kabus gibi dönem başladı, artık resmen kafeinden elleri titreyen, gözlerinin altı çökmüş, uyuyamayan mal oye'ye bağlamıştım.
Tabi kabus finallerle bitmedi sonrasında TOEFL (2) maceram oldu, kaydımı alan adam elinde "TÜRKİYE CUMHURİYETİ NÜFUS CÜZDANI" elinde bana "sen türk müsün?" diye sordu, annemin adını görünce, eh yani dedim. "ha sonra sorun çıkmasında" dedi bir de
hey yarep dedim, hep beni bulur böyleleri.
Allah için sınav boyunca yanımdakilerin masayı sallamaları dışında bir sorun yaşanmadı!
Haftasonunu dinlenerek geçirdim, Elif Şafak'ın 'Aşk'ına başladım, Ahmet Ümit'in  de Mevlana'tı işleyen kitabını okumuştum, aha dedim, gene klasik 'bir konu bulduk bunu dibine kadar sömürelim' (bkz. dizilerimiz ve edebiyat kitaplarımız) döngüsüyle karşı karşıya olduğumu anladımi ama kitap sardı bu hafta bitiririm herhalde. 
Tabi okulla işim bitmedi, sevgili gay, italyan, çatlak görsel kültür hocamın yazısını yazmam gerekiyor, toplumsal ve siyasal bilimler öğrencisi olarak, çok acı cidden.
Hala kendime soruyorum neden sanat kuramı ve eleştirisi yan dalı yaptığımı, yanıtı bulursam haber ederim.
şimdilik bu kadar
özlemişim yazmayı =)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder