30 Ocak 2011 Pazar

pazar ayininden estanteneler

Merhabalar,
İlk kez bir yazıya başlık yazmadan başlayacağım. Biraz savruk yazdığımdan başlık atmak konuya dönmemde yardımcı oluyordu ama bu sefer kendimi sınırlamayıp yazının sonunda başlık koyacağım bakalım nereden başlayıp yazı yolculuğumuzu nerede sonlandıracağım =)
Aslında çok geniş bir konuda yazacağımdan başlık atmamayı tercih etmiş olabilirim.
Neyse, bu ihtiyaç bugün annemle pazar ayinine gitmemden kaynaklandı.
Tabi bu ilk gidişim değildi ama daha önce bu kadar çok Türk'le karşılaşmamıştım. 
(Beni tanıyanlar ya da facebook'tan arkadaşım olanlar bilirler kitapsız ama Tanrı [yaratıcı güç, başlangıç...] inancı olan bir insan olduğumu.)
Merak edenler için pazar ayini nasıl olur anlatayım. Tabi şunu da belirteyim cami dışında herhangi bir ibadethane inşaa etmek yasak Türkiye'de. Bu nedenden annemler oda gibi bir yerde toplanıyorlar. Bir de bahçesi var orada da ayin sonrası kahve-çay-kek içip/yiyip sohbet ediyorlar. Şimcik, önce girerken kapının sağında küçük bir kasenin içinde kutsal su var ona parmakları değdirip o meşhur haç çıkarma hareketi yapılıyor, o gün söylenecek parçaların olduğu A4 kağıdı alınıp bir yere oturuluyor. Papaz geliyor tam saat 11'de bir dakikalığına çan sesi dinleniyor. Papaz dua ediyor sonra sıradaki ilk parça hep bir ağızdan söyleniyor.


(burada büyük bir parantez açacağım,ben 6 yaşımdan bu yana piano çalıyorum, İstanbul'da ders aldığım ablamın da dershanesinde derslere asistanlık yapıyorum. Karşılaştığım sorunlardan biri çocuklara 1 2 4 vuruşluk notaları anlatıp müziği öğretebilmek. Bizim Türk çocukları notalarla ilk kez dershanede karşılaşıyorlar, müzik ondan önce sadece dinlenilen bir şey görülen dokunulabilen bir şey değil. Oysa Hıristiyan ülkelerde durum çok farklı, küçük yaşlarından beri her pazar ayine giden çocuklar bugün benimde elimde olan notları ellerine alıp, parçalara eşlik ederek notaların vuruş değerlerini öğreniyorlar ve müzik kulakları bizimkilerden çok daha erken gelişiyor. Oysa bizde bestelenmese ezan bile kuru bir ibadete çağırmaktan ibaret. Dualar bazen belli bir ritimle okunuyor kabul ama bu kadar.)


Aralarda Papaz konuşuyor ve tekrar dualar okunuyor. Bugün Berlin'e gittiğinde aldığı bir dergiden bahsetti. Almanya'da en çok satan dergilerden biri olan 'Der Spiegel' başlığı: Yanmış(yanıp kül olmuş bitmiş): aşırı yüklenilmiş BEN. Şişmiş egolarımızdan, sürekli hem hareket halinde olup hem de ulaşılabilir olmak zorunda olan 21. yüzyıl insanının yaşadığı sıkıntı ve buna eklenen inançsızlıkla içinden çıkılamaz hale gelen durumunu anlattı. Güzel bir konuşmaydı. (her hafta bunun gibi inancın önemini vurgulayıcı bir konuşma yapıyor papaz) 


Sonra tekrar dualar, arada bir el sıkışma (geçen diyalog: -seninle barış içindeyim - bende), bir kesenin içinde bağış toplama ve son. Ve bu pazar papaz bitirip üstüne değiştirmeye giderken birden yanıma geldi elimi sıktı kim olduğumu sordu. Daha önce de gelmiştim tanışmıştık dedim. Sonra daha önce geldiğimdeki esprisini patlattı, "annen mi ablan gibi duruyor ama hahaha" komik bir adam, ayin sırasında bile espri yapabiliyor =)


Yazının başında belirttiğim üzere pek çok Türk de katılıyor bu pazar ayinine. Tabi çoğu annemle muhabbet kurmuş aralarında en iyi türkçe konuşan anneciğim olunca. 
Klasik konuşma döngüsü burada da yaşandı:
-senin kızın mı?
-evet
-benziyor zaten, maşallah(!) Allah bağışlasın 
-hehe tşkler
-nerede okuyorsun sen?
-...
Ve inanın bu muhabbet din dil ırk farkı gözetmiyor, Almanlar da benzer şeyler söylediler =)
Sonra yanıma bir Türk amca yaklaştı, annem daha önce bahsetmişti kendisinden. 11 sene önce araştırdıktan sonra Müslümanlıktan Hıristiyanlığa dönen biriydi kendisi. Kısa bir tanışmadan sonra dinimi sordu, hiçbiri dedim. Annem biraz rahatsızca kıpırdansa da adam, 
-bence maneviyat önemli ateistleri anlamıyorum, ama anostik(agnostik) olabilir insan dedi.
-ben agnostik değilim deistim dedim.
-ha onu bilmiyorum, benim dediğim Tanrı'ya inanan ama dinlere inanmayan.
-işte o benim deist
-tam bilmiyorum kızım isimlerini, ama kötü yani ateizm, hiçbir inancı olmamak falan.
-yani tabi onlar da her şeyi bilimle açıklıyorlar ona inanıyorlar saygı duymak lazım, ben manevi olarak rahat hissetmiyorum tanrı inancım olmazsa
-evet haklısın, işte bende 11 yıl önce geçtim araştırdıktan sonra, Hıristiyanlık gelişmeye açık ben mecbur muyum Müslüman olunca Arapça öğrenmeye (ortaokulda din kültürü hocam Arapça bir duayı doğru telaffuz edemediğimde konuşma bozukluğun mu var diye sormuştu, bunu anlatmamın akabinde dedi amcacım bunu). 
Annemde aslında bir 45 50 sene öncesine kadar duaları hep latince okuduklarını sonradan ingilizce almanca gibi dillere çevrildiğini yazdı. İtalya'daki Vatikan tecrübelerimden bahsettim, özellikle benim içiçe olduğum sol görüşlü insanlar Berlusconi'nin Vatikan'ı politikaya alet ettiğini ve Vatikan'ın da bunu fırsat bilerek etkisini arttırdığına inanıyor.
-yoo öyle değil, onlar da daha yeni (yüzünü ekşitti) doğum kontrol hapı, kürtaj gibi konularda serbestlik tanıyan şeyler yayınladı. Hz. Muhammed çok akıllı bir adamdı ama ona bir Rahip geldi İncil'i öğretti, zaten şifozrendi öylece yeni bir din attı ortaya, yukardaki aptal mı bir din yolladıktan sonra tekrar yollasın bir tane di mi ama??
-hımm ben bu konuda yorum yapmayayım, ama bir Müslümanın ağzından konuşmam gerekirse onlar da Hıristiyanlığın ve insanlığın çok bozulduğu bir zamanda gönderildiğini söylerdim. Ayrıca Müslümanlar Kur'an'ın Cebrail'den indirildiği gibi yazıya döküldüğünden değişmediğini, İncil'in ise çok fazla bozulduğuna inanıyorlar.
-yooo öyle değil, hem Hz. Muhammed'i şeytan ve o kovulan rahip yönlendirdi..
-o kadarını bilemeyeceğim, sizin inancınızdır..


Aklından daha yeni bitirdiğim Elif Şafak'ın 'Aşk' romanı geldi; Şems-i Tebrizi'nin Şeyh Yasin ile bir diyaloğu var ki beni çok etkiledi.
Şems Yasin'e "şeytan nedir?" diye sorar, Yasin'in cevabı: " ...dinlerin en sonuncusu ve en mükemmeli olan dinimiz der ki Adem ve Havva cennetten şeytan yüzünden kovuldu...biz de daima tetikte olmalıyız. Zira şeytan tedbil kıyafet gezmekte. Bazen bizi kumara davet eden bir kumarbaz kılığına girer, bazen de güzel bir kadın olur, bizi ayartır"
Şems: " Yalnız ne kolay işmiş! Şeytanı hep dışımızda, hep başkalarında aramak işimize geliyor değil mi? Eğer şeytan hep ayağımızı kaydırmak için fırsat kolluyorsa, biz insanların yaptığımız hatalardan dolayı kendimizi suçlamamıza ne gerek var? Hayırların hepsi Allah'tan şerlerin hepsi şeytandan deyip geçer gideriz. her halükarda kendi kendimizi sorgulayıp dönüştürmek için sebep kalmaz. ne kolaymış"
Ne kadar da doğru. İşte dinin yaptığı şey de bu bence. Her ne kadar maneviyata seslense de o yollar o kadar ritüelleştiriliyor, yozlaştırıyor ki cihad, haçlı seferleri gibi saçma şeyler çıkıyor ortaya. Hani dinde zorlama yoktu? ama bir yandan da Allah yolunda yapılan her şey mübah?
Neyse sanırım bu kadar yazacağım, umarım kimseyi kızdırmamış, gücendirmemişimdir.
p.s.: bu konuları tartışıp konuşmaya her zaman açığım aklınızda bulunsun.
Kakın sağlıcakla..

1 yorum:

  1. Wow.ayın kısmı ilgincmis.insanların bişeye inanmak için bı sekilde sebep bulmasına şaşırıyorum .bu arada ben de sana bahsettigim konunun geçildiğinin farkındayım mail atacam ilk fırsatta ;)

    YanıtlaSil