29 Temmuz 2010 Perşembe

değişen diyaloglar..

1-2 yaş grubu
bebek: yaauu guu fııııı
5-8 yaş grubu
kız: hadi şimdi barbie'ye makyaj yapalım sonra şu kırmızı botları giydirelim, biraz sonra power-rangers başlayacak yuhuuuu go go power rangers dant dant da da daaaant, beeen sarı rangerssss ciuvvv ben değişebiliyomm!!!
9-10
çocuk>ergen: pokemonnnn, pika pika pikaçuuu, hadi taso oynamaya gidelim sonrada mahallenin erkeklerini döver çocukların iplerine gireriz nihahahah (sadizm tavan yapmıştır, xy kromozomlu arkadaşlara hoşlanma belirtisini döverek gösteren faşizan kızlar...)
10-14 yaş grubu
ergen(?): çok şeysin ama şeycim ( =/ ) ayrıca o ayakkabıdan annemde de var çok salak görünüyorsaann!ahh örtmenimm saçımı çekti buu!
Öörtemen: kızım anaokul mu burası, ortaokula geldiniz ama bakın cık cık cık
15-17 yaş grubu
(mynet sohbet odaları, mirc, icq devri başlamıştır)
genç kız: of bu lisede bi bitmiyor abi, artık şu öss (i.e. ygs & lys) bi bitse de atsak kapağı üniversiteye rahat etsek (evet şimdi bu zihniyeti kınıyorum) akşam Vahşi Güzel var acaba Milagros itiraf edecek mi, Ivo ne tepki verecek ay çok heyecanlı. Şu mirc m.gat odası da baya kalabalıklaştı öğrenen geldi öğrenen geldi bu ne yeaa
Baloda ne giyeceğim ben şimdi of buradan abiye bakılmaz ki direk yaşlı kadın kıyafetleri en iyisi Antalya'ya bakalım
Şu çocuk da benden hoşlanıyor mu anlamadım ki, arkadaşlarına mı gösteriş yapıyor sıkıldım valla şu karışık elektrikten (BBG türevi programlardan kapılan jargondur, sanırsın 100000 voltluk hatlar dolanıyor evin içinde)
Annem bana şunu dedi, babam bana çıkma dedi, beni anlamıyorlar, isteklerime hiç saygıları yok bir gitsem de kurtulsam(klasik tripler=] ) hayat çok b*ktan, hadi nargile-çay-okey atak ırmak kenarında (M.gat gençliğinin favori mekanlarından)
18-22 yaş
Üni. genci (yetişkin ? ): ek$i, facebook, myspace, tweet vs vs keşfedilmiştir devir değişmiştir,
of geçen gün izledim face'den koptum resmen, 'ay şimdi altıma yapcam' modundaydım, ağzım falan ağrıdı. (mod, falani filan, yani, yarıldım, koptum top20 kelimeleri)
(hoca dedikoduları,yeni çıkan filmlerin eleştirileri, kitap tavsiyeleri, globalleşme, küresel ısınma karşısında duruş gösterme çabaları sohbetlerin temel direkleri olmakla birlikte) her şey çok sıkıcı, hayatın zillesini yedim bundandır bu biraları devirişim, zaten eski ilişkilerimde de hep incinen taraf oldum, ben fedakarlık yaptım (moduna (!) girilir şimdiye kadar tersiyle karşılaşmadım =] )

Yukarıyı biraz özensiz yazdım çünkü gelmek istediğim asıl noktalar şunlar:

*nedense kendi yaşadığımız olaylardan çok youtube videolarını anlatıyoruz, başka insanların bambaşka yerlerdeki eğlencelerine gülüyoruz, bizim de bunları yapma şansımız varken. hayatı ıskalıyor muyuz?Tek tip bir kültürle yetiştiğimizin farkında mıyız? Tamam kendimizi geliştirmek için alternatiflerimiz çoğaldı ama genede bunlarda zamanla "mainstream"e dönüşmüyorlar mı?

*ama genede çocukluğunu yaşayabilen son nesil olduğumuzu düşünüyorum. WoW, CS, Sims gibi oyunlarla kız-erkek demeden  5-14 yaş grubunu bilgisayar başına kitledik, ki bu ebeveynlerinde işine geldi sanırım

*ve en önemlisi diyaloglarımız sıradanlaşmıyor mu? Bizim neslimizi 68 ile karşılaştırmak yanlış belki ama düşünmeden de edemiyorum. Bir hocamız sizin nesliniz soru sormayı bilmiyor, hatta bilmemeyi bırak soru sormuyor merak etmiyor, sadece kendine odaklı gününü gün etmek istiyor, anahtar kelimesi 'eğlenmek'. Öncekilerin bence 'düşünmek' ve 'sorgulamak'tı. Oysa biz "günü kurtardık"ımızda çok da önemsemiyoruz dün ve yarını.
Ben mesela bir toplumsal ve siyasal bilimler öğrencisi olarak çevremde politika, dünyanın gidişi, güncel konular vs hakkında konuşmak için çok insan bulamıyorum bu da bizim bölümün güncel/uygulanabilir yönünü törpülüyor diye düşünüyorum. Zamanla bende sıradan sohbetlerle günümü geçiriyorum benimde kolayıma gidiyor sanırım kendimi zorlamamak, o yüzden Londra'da geçen son 3 haftamı özlüyorum. Peggy adında Çin'li bir arkadaşımla bu konuları baya konuşuyorduk, tabi kültür farklılıklarımız hakkında da konuşmaya bayılıyordum. Sonra Robin vardı mesela Hollandalı arkadaşım MUN'lere katılması neticesinde de dünya meseleleri hakkında değişik bakış açılarına sahipti ve onunla sohbetlerimiz de bana çok şey kattı. Kendi üniversitemde de belki biraz uğraşsam böyle bir ortam yakalayabilirdim ama sanırım laptuş arkasındaki rahat yerimi bırakmak istemedim ve tartışarak değil okuyarak kendimi geliştirmeye çalıştım. Film ve dizilerle kalan boş vakitlerimi doldurdum.Ve asıl üniversite eğitiminin fakültelerde değil o fakülteler arasındaki çimenlerde olduğunu unuttum...
Kim bilir bu belki artık son sınıfa gelmiş bir öğrencinin pişmanlıklarının itirafıdır, genede üniversitemin sağladığı olanakları kesinlikle yadsıyamam, orijinal bir eğitim anlayışları var her ne kadar burayı yazarken bundan haberim olmasa da =]
biraz uzun oldu sanırım umarım sonuna kadar dayanıp okumuşsunuzdur ;]
kalın sağlıcakla

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder