Bir ayın daha sonuna geliyoruz vaov! Sevdiğim pek çok insanın doğum gününün olması (tabi tam ortasında benimkinin olması =P ) yaz tatili olması deniz kum güneş havuz eğlence Side gibi anahtar kelimeler bu ayı sevmeme yetiyor da artıyor bile!
2010 senesinin temmuzu ise benim için ayrı bir güzeldi, 'yaşanmış saatler' kabul ettiğim iki konsere katıldım; 19 temmuz Seal & 22 temmuz Cranberries!!!!
Seal konseri İKSV'nin 17 senedir düzenlediği uluslararası caz festivali kapsamında gerçekleşti, bloğumu takip edenler bu organizasyonda çalıştığımı bilirler, neyse gene giyindik siyah pantolonumuzu gittik Cemil Topuzlu Sahnesine. Bu sefer sponsor matraş'tı ama çoğu arkadaşımın Matraş'ı boya markası sanmasına yetecek kadar garip bir tişört geçirdik üstümüze. Neyse 3 sefer yerimin değişmesi sonucunda bir yere yerleştirildim ve başladık beklemeye tahmin ettiğimiz gibi çoğu insan son 15 dakika içinde geldi, ışıklar söndükten sonra gelenler ise gene panik halindelerdi ve hınçlarını bizden çıkardılar=]
Saat 21.10 oldu ve Seal çıktı sahneye! Bir anda ortamın atmosferi değişti onun kadife gibi sesi kulaklarımızı doldurmaya başladığında, adama boşuna aşkın mimarı dememişler!sözlerin güzelliğine bakar mısınız:
Baby,
I compare you to a kiss from a rose on the gray.
Ooh, the more I get of you
The stranger it feels, yeah
Now that your rose is in bloom.
A light hits the gloom on the gray,
I've been kissed by a rose on the gray,
I've been kissed by a rose
mükemmel ses mükemmel yorum ve seyircilerle inanılmaz bir uyum. 6 Commitment adındaki eylülde piyasaya çıkacak yeni albümünden parçalar da seslendirdi, sonra en öndeki seyircilerden birine commitment'ın türkçesini sordu kadın 'taahhüt' demesin mi =) hani bağlılık falan der insan zaten dinleyicilerin çoğu kadının cevabından sonra 'oaahhaaa' gibi homurtular çıkardılar, ama sevgili Seal'ciim demekki 'altı tahüüt' diyebildi tabi herkes hemen alkışladı gururumuz okşandı =] amazing, love's divine gibi parçalar ışık oyunları ve arkadaki ekrandaki ilginç görüntülerle bütünleşti ve muhteşem bir müzik ziyafeti yaşattı bize! Bu sempatisi Heidi Klum gibi hatunu kafeslemiş ;]
Ve 22 temmuz akşamı the cranberries! kapılar 20de açıldı bizde onlarca metrelik kuyrukta girdik sıraya 3 4 kez dönüş yaparak sonunda girdik, gerçi sırada duruşumuz da baya eğlenceliydi Yunus'la önümüzdekilerin gay olup olmadıkları konusunda baya eğlenceli bir tartışmaya girdik =] ama sonunda birbirlerine bakışlarından, aynı bilekliği takmalarından, alınmış kaşlardan vs vs ikisininde gay oldukları sonucuna vardık. Girdik içeri tabi hevesli bir şekilde 35 40 dakika sıra beklemenin verdiği şevk ile önlere doğru gitmeye çalıştık, susadık ve akıllı bıdık ben ikimizide de pantolon giydirmiştim sonradan üşümeyelim diye ama hava 30 derece ve nem %90'nın üstünde olunca üstümüze yapıştı tabi pantolonlar =] el mecbur 33'lük biraya 10 tl verdik =O neyse gene hevesle ön taraflardaki yerimize gitmeye çalıştık ama terden bunaldık, çıkan ön grubu da tanımıyorduk nakarat yerlerinin 3. gelişinde ancak dahil olabildik şarkıya =]
çıkan dans grubunu da tam izleyemedik bu arada saat 22'ye geliyordu ve 2.5 saattir insanların arasında mal gibi ayakta dikilmekten sırılsıklam ter olduk ve yorulduk gittik arkaya oh dedik dünya varmış hem 3 ekranla desteklenen sahne tam karşımızda hem yere oturabiliyoruz hem püfür esiyor dedik çökelim şuraya. ... ve sonra Dolores'in güçlü sesini duyduk, analyze ile başladı konser, animal instict, imagination.... derken birden çoşturdu bizleri, o robotik danslar ve yerinde duramayan kıpır kıpır kadın ve o yaşa rağmen=] gelmeden önce İstanbul'un iki kıtaya yayılmış olan tek şehir olduğunu da öğrenmiş Dolores takdirimi kazandı =] sesi hakkında yorum yapmak zaten haddim değil tek kelimeyle kusursuzdu!
gerizekalı servis saatlerimiz dolayısıyla sonuna kadar alamadık ama sevgilimden İrlanda'da the cranberries konserine gitme sözü kopardım ;]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder