15 Haziran 2010 Salı

stk'ya köpürme, iç hesaplaşma, Arter & Robin Hood

sonunda tatil, tabi bu tatil biraz daha farklı diğerlerinden çünkü staj yapacağım ve geçen yaz olduğu gibi dolu dolu geçecek!
3.5 aylık tatilin 1 ayında Barınak Gönüllüleri Derneği'nde hayvan kurtarma ambulansında ve 1.5 ayını Londra'nın iyi okullarında olan LSE'de 2 ders alarak değerlendirdim ve çok şön oldu kanımca =)
ilk kez yurtdışında bu kadar uzun süre kaldım, kendimi "of şurayı da kazıp kazıp bitiremediler define mi arıyor bu devlet" derken bulduğumda gülümsedim ve artık gitme vaktinin geldiğini anladım fazla alışmaya başlamış hatta bunun üst levıl'ı olan şikayet etme evresine girmiştim =)
bir yandan domuz gribi paranoyası diğer yandan alışık olmadığım yağmurlu bir hava ama uyumayan bir şehirdi Londra fırsatım olursa mutlaka tekrar gideceğim.
yazı biraz kopuk oluyor farkındayım idare edin tatil laçkalığı
Dostlarım, hayat zor. Bu iki kelime farklı kombinasyonlarla kimi zaman şairane şekilde yanyana gelmiş ve işin özünde bu anlatılmak istenmiştir. İnsanı bu denli kederlendiren hüzünlendiren kitaplar, şiirler yazıp filmler çekmeye yönelten bu duyguyu mezun olmama bir sene kalmışken daha çok hissediyorum. geçen cuma günü uluslararsı af örgütü ve greenpeace ile görüşmeye gittim. Kariyerimi, girişkenliğim, konuşkanlığım, dil yeteneğim, okumayı araştırmayı analiz etmeyi seven kişiliğim ve bu dünyaya 'yardım' etmek için geldiğime inanmam dolayısıyla STK (sivil toplum kuruluşları) üstüne kurmak istiyorum, tabi eğer akademik yol daha cazip gelmezse.
Özel bir şirkette çalışmanın bana mutluluk vereceğine inanmıyorum, çünküü en nihayetinde tüm çabam patronumun daha fazla para kazanması ile sonuçlanacak, her ne kadar bir işi başarmanın hazzını da yaşayacak olsam. Bu ecstasy tadında bir mutluluk olacak gibime geliyor. Yapı olarak da rahat bir insanım, bu yüzden STK'ların rahat çalışma ortamı beni cezbediyor bunu da itiraf edeyim yeri gelmişken ;)
tabi STK'ların belkide bazılarına 'laçka' gelen ortamının tabiri caizse "down-side"ları var ki bunu geçen cuma tecrübe ettim!
çalışmak için kesinlikle para istemediğimi belirtmeme rağmen çoğu stk'dan maillerime cevap gelmedi. Cevap gelen yerlerden biri Greenpeace'ti fakat 2 3 mailime cevap alamayınca bende kalktım gittim "aa ama Oya Hanım ben size bugüne mi randevu vermiştim?!! stajla ilgilenen X Hanım bugün yokki tühh, siz en iyisi pazartesi günü tekrar gelin" demesin mi!!Amnesty'de de arkadaşımın Seda'nın tabiriyle "causal friday" havası hakimdi, stajla ilgilenen X2 Hanım yerlerinde yoktular, ki zaten önceden mail atmış olmam gerekiyordu geç kalmışım!Çok önceden mail attım ama bana dönmediniz dedim, "evet haklısınız, işte bizimkisi de yoğunluk kem küm ehe ehi..."
gerçekten bazen kavramakta zorlanıyorum, STK işi gerçekten zor ama sizin insan emeği ve gücüne ihtiyacınız var ve bunu teklif eden bir insanın neden böyle hevesini kırıyorsunuz?! Neyse belki HBK'nın dediği gibi Türkiye'de sivil toplum yok! Varsa da kurumsallaşamamış ve bu da bana yansıyor, ve yurtdışı bana göz kırpıyor.Bu flörte karşılık vereceğim bu gidişte her ne kadar başta annem olmak üzere bilimum yakınımdaki insan benim yurtdışına gidip onları 'bırakmamı' hoş karşılamasa da =/
İşte böyle düşünceler var kafamda, üniversite tercihlerimden sonra bu da başka bir yol ayrımı olacak benim için,Türkiye/Avrupa/Amerika/Uzak doğu'da master mı, çalışma hayatı mı? Otele dönmeyi düşünmüyorum şimdilik okuduğum bölümle ve şimdiki kapasitemle tamamen ilgisiz bir meslek turizmcilik.
*neyse iç hesaplaşmalarımla sizi daha fazla yormayıp gittiğim bir sergiden ve filmden bahsedeyim. Vehbi Koç Vakfı Taksim'de Çağdaş Sanat sergisi açmış ki gerçekten görülmeye değer adı Arter. Hatta içerdeyken kameraya çekildim merdiven çıkarken umarım üstümde çok oynamazlar =) özellikle Türk sanatçılar cinsiyet kavramı ve Türk erkeğinin kadın üstündeki baskısına güzel vurgular yapmış, "All you know about Turkish men is real" yazısını yuvarlak oyalarla işleyip bu yazıyı oluşturmuşlar baya başarılı buldum. Bir kaç şekilden şekile sokulmuş kırılmış pianoyu gördüğümde için acımadı değil ama müzik icra etmek nasıl bir sanatsa, bu da başka bir dal, zaten çoğu insanın sanata yeterince değer vermediği düşünürse sanatçıların diğer sanat dallarına değer vermediği bir dünya çekilmez olur kanısındayım. Gidip görün giriş ücretsiz.
*Robin Hood hikayesi/masalı Russel Crow'un başarılı oyunculuğuyla tatmin edici bir şekilde izleyicilerin beğenisine savunmuş. Tek sorunum filmin adıyla, bence Robin Hood- The beginning falan olabilirdi, bkz. Hannibal/ X-Men The beginning.
çünkü RObin Hood olma sürecini izliyoruz filme, bense başka beklentilerle girmiştim, şu zenginden alıp fakire verme hikayesi 1 dakika sürmeyen bir şekilde filmin alakasız bir yerinde gösterilmiş biraz 'çiğ' durmuş. Ama genel olarak feodal İngiltere yapısını sivil savaş atmosferini falan vermiş (her ne kadar Fransız Kralı, "it does not seem to me as a country that is in a civil war situation" desede ;) )
*Yalnız ben yazı(i.e. denizi, havuzu, dondurmayı, oteli...) baya baya özlemişim yav, bu tarihlerde çoktan 734853 kere denize çivileme dalmış yüzlerce metre yüzmüş ve 2 kez hastalık geçirme tehlikesi atlatmıştım, ama gel gör ki abimlerin gelecek olması dolayısıyla sabancı'nın suni ortamından hala kurtulamadım =/
Bob Marley, Could you be loved?'unu dinlemem tabi bu durumuma pozitif bir etki yapmamakta şuanda, neyse.
bir film izleyip kendime geleyim bari, hadin keyifli günler..

2 yorum:

  1. elektronik bi günlük ancak bu kadar güzel kullanılır :). yaratıcı zekan sanırım sana daha farklı bir hava katıyor. Azmini ve cesaretini tebrik ediyorum ve kapitalist sisteme rağmen dugularının kariyerine yön vermesine izin veren ruhuna hayranım :)

    YanıtlaSil
  2. çok tşk ederim revolver ;]

    YanıtlaSil