aşağıdan çamaşırlarımı alana kadar yarım saat bir vaktim var yazayım bari,
aslında bu blog yazma işini böyle sıkışık bir zamana bırakmak istemezdim ama malum üniversite yıllarının en keskin ve son virajlarının olduğu final dönemindeyim ve cuma cumartesi pazar süren şenlikliğimiz (resmen renkli ışıklardan, zıplamaktan, içmekten bezdim bünye antremanlı değil) yazdığım iki makale staj işleri falan derken ders çalışamadım da doğru düzgün haliyle buraya yazmaya da fırsatım olmuyor. Ayrıca birazda ruhsal fırtınalar yaşadığım bir zamanda, 9 yaşımdan beri tuttuğum günlüğe yazmak daha mantıklı geliyor ;)
LOST bitti a dostlar, dün gece yüreğim ağzımda izledim normal bir sezon finali olmuş, izlememiş olanlar bundan sonrasını okumasınlar!
Sevenler kavuştu, uzun zamandır izlemediğim kadar çok öpüşme sahnesi izlemiş oldum, başladığı yere döndü Jack gözlerini kapattı Vincent yanında yatarken ve bitti... Taa okula ilk geldiğim Amerikan dizi mi? O ne , Amerikan dizisi ne arar la burda? =)) dediğim dönemlerde benim ilk gözağrım olmuştu kendisi, o zamanlar 3. sezonun 6. bölümünde takılmıştı dizi benimde işime yaradı yetişip haftası haftasına izleyebilmeye başladım. Sanırım kendisi favori dizim. sonra how i met geldi o da favorilerim arasında, nip/tuck ile Amerikan kültürür yapış yapış dünyasına ve biz xx kromozomluların dış güzellik takıntılı hayatına göz atmış oldum.
bu arada bende saçlarımın uçlarını kızıla boyattım.genelde depresyon alameti olarak görülsede, depresyonda olan biri varsa o da kuaförüm Serdar Abi =) Tabi benimde özgür iradem devredeydi ama genede neden yaptığım konusunda hiç bir fikrim yok tamamen spontane gelişti. Babam daha görmedi ve acaba beni yurtdışına gönderir mi master için gibi tilkiler dolaşmaya başladı kafamda, "ne kız bu kırmızı komunist mi olacaksın başımıza" diyen sesini duyar gibiyim =) bir de master'a hong kong'a gitmek istediğim düşünürse bu endişesini anlayışla karşılamak gerek kanısındayım ;) babam şeker gibidir ya kıyamaz zaten bana da lafını da esirgemez (ya da annem aracılığıyla gönderme yapar;) )
Şenlik günleri yağmurluydu, anlaşılan cuma Mikail ile yaptığım konuşma gene ters tepti! Ömrümün hiç bir döneminde anlaşamayacağız gibi bir his var içimde. neyse yağmurlu da olsa, kızıl saçlarımı savura savura, siyah ojeli parmaklarımla \m/ işareti yapmak Harun'un (MVÖ) gözlerinin içine baka baka "daha mutlu olamaaaaaam bu akşam" diye tabiri caizse anırmak (gün boyu neredeyse tüm çalınan şarkılara eşlik ettim insaf) paha biçilmezdi!!
Şenlik ortamı da değişik bir şey arkadaş, normalde laptuşları başından ayrılmayan sabancı üni. mensubu öğrenciler, bunun acısını çıkarmak ister gibi sonuna kadar tadını çıkarmadan terketmezler şenlik alanını. Birazda clubber gençlik havası sezdim ama zararı yok =)
Levent Yüksel'i mütevaziliği, magazinel olmaması, anlamlı sözleri olan şarkılarından dolayı zaten severdim, sahne performası da fena değildi, canlı dinleme fırsatı bulduğum için mesudum.
Ama bunların hepsi, arkadaşlarımla anlam kazandı, katılımlarından dolayı tşk etmeyi borç bilirim =)
neyse çamaşırlarımı almam gerek,
p.s.:baya kolpa bir yazı oldu farkındayım,
p.s.:kafam bir rahata ersin teması olan yazılar yazacağım anekdotlarımı da katarak tabi kiiii =P
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder