6 Mayıs 2010 Perşembe

mayıs ayıııı

Evvet, Sabancı'ya geldiğimden beri en sevdiğim ay oldu kendisi, neden mi? Neredeyse gün başına 1.67 etkinlik düştüğü için ^^
tabi malumunuz havalar da ısındı ve benim gardrobumun büyük bir bölümünü kaplayan kısa kollularım ortaya çıktı pek şık oldu =)
tabi en yoğun olduğun ay aynı zamanda kendisi, yazmam gereken iki paper'ım var ve biri hakkında hiçbir fikrim yok, Kuşadası'na gitmezsem 8-12'si arası (AIESEC ulusal konferans için) bu haftasonu diğer paper'a da başlamayı düşünüyorum, zira Sabriş'imki de duruyore emme neyse...
Mayısın ilk yazısında biraz daha entel dantel yazayım dedim,
belki de bu dönem aldığım en ilginç ders SOC 313, TR'nin sosyal düşüncesi. Modernizm, Kemalizm -sağ & sol yorumları, TR'de sol, TR'de sağ, İslam ve Laiklik şimdiye kadar işlediğimiz konular. Hocanın da akıntının tersine yüzen yapısı dersi ilginçleştiriyor. Zira kendisinin, 1925-45 arası Tek Parti Diktatoryası'dır, Atatürk demokrasiyi getirmeyi düşünmemiştir, TR'de muhafazakarlık yoktur gibi görüşleri var.
Aslında dersler geçtikçe ve bu bahsettiğin kavramların derinlerine inince doğru şeyler söylediğini farkediyorum. Mesela Sabah'ta yazdığı yazıların birinde İslam ve Kemalizm'i karşılaştırmış ve şöyle bir sonuca varmış:
Türkiye'de şimdi yerleşik olan İslam Kemalizmin bir sonucu gibidir. Çok aykırı gibi durmasına rağmen Kemalizmin öngördüğü bazı dönüşümleri İslam, elbette radikalizmden uzak bir biçimde, içselleştirmiştir denebilir.
Kemalizmin üzerine oturduğu iki temel unsur söz konusudur: laiklik ve Batıcılık . Aykırı ve ayrıksı bazı hiziplerin dışında bugün İslami çevrelerde bu iki olguyu yadsıyan unsurları bulmak çok zordur. Tekrar edeyim: laikliği, İslami çevreler elbette Kemalizmin kavradığı şekilde kavramadı. Fakat dünyayı metafizik bir algılamanın ötesine geçerek anlamak ve tanımlamak bakımından laik bir kavrayışı benimsedi. İkincisi, evet Milli Görüş veya Büyük Doğu çerçevesi belli bir dönemde Batı karşıtı bir üslup sergiledi ama onu da aşmasını bildi İslami çevreler. Sonunda, pozitivizmle arasına Çin Seddi çekmemiş bir İslam-modernite sentezi ortaya çıktı Türkiye'de.
Günümüzdeki İslam'ın ne tasavvufi-yüksek-saray kültürü İslam'ı, ne efsanelerle beslenen Halk İslam'ı olduğunu popülerleştiğini, sıradanlaştığını ve siyasetin öznesi olduğunu yazmış ki bence çok haklı.
Laikliğin aslında akıl ve din arasında bir muhakeme ve yeniden yapılanma süreci olduğunu, TR'de anlaşıldığı gibi din ve devlet işlerinin ayrılması ve hatta devletin dini kontrol etmesi olmadığını belirtiyor. Bunda da haksız sayılmaz.
Muhafazakarlık konusunda da, Burke'ün babası olduğu bu düşünce sistemi, değişimi reddetmez sadece toplumun koşullarının göz önüne alınarak tedrici(zamana yayarak) şekilde yapılmasını uygun görür. Ona göre devrim mutlaka karşıtlarını yaratacağından asla düzgün bir şekilde topluma kabul ettirilemez. Dindarlığı ahlakı yücelttiği için savunur. Sekülarizme karşı değildir. TR'de ise sınıf atlama tutkusu, anomik toplum yapısı dolayısıyla muhafazakarlık olamaz, sadece gelenekçilik vardır ve İslamcılık.
kendime not: Almadovar filmleri ve Flashforward izlenecek =)
hadin güneşli mutlu günler...

1 yorum:

  1. ben de seviyorum bu adamın akıntıya karşı yüzen tavrını ve fikirlerini. asıl önemlisi fikirlerinde çok büyük bir haklılık ve doğruluk payı olması.

    i love hbk tişörtü yapacağım kendisine(:

    YanıtlaSil