17 Mayıs 2010 Pazartesi

M.A.L.


İtalya'dan kabul geldiiiiiii, cuma günümün güzel başlangıcı böyle oldu uçarcasına servislere gittim yanıma hum 202 (major works of western art) asistanım oturdu, tabi ben bir heyecan ona da anlattım Napoli'ye gittiğimde, zaten dersin çoğu büyük eseri İtalya'dandı baya sevindi onları yerinde göreceğim için ve eklemeden edemedi "Napoli'nin sahilleri de güzel olur he"=) benim tabi zaten normal zamanda da yüksek olan hayal gücüm ultra düzeyde çalışmaya başladı mı, resmen serotoninimin doruklarındaydım ki Victor H. baba saolsun baya içli yazmış "Bir İdam Mahkumunun Son Günü" kitabını biraz sakinleşebildim Kadıköy'e varana kadar. Dostum D. ile buluşana kadar bende bağımlılık yaratan wc'ye bile giderken telefonla girip oyunun 1 level'ını bitirmeden çıkmama neden olan bubble town oyununu oynadım, geldiler gittik güzel bir cafede gene iqsu 100 civarı olduğunu tahmin ettiğim (acımasızım evet) garson eşliğinde hafif rüzgar eşliğin meyveli sodalarımızı hüplettik (yudumladık bekliyordun di mii =P )beni ilişki doktorası yapmış kabul eden dostumun sorunlarına değindik bu tiğ işlerin savaş değil barıştan yana olduğunu, strateji üretip sonuca ulaşıp karşındakini mat etmeye yönelik olmadığını belirtmeme rağmen 2 çift heyecanlı göz genede strateji bekledi benden bende tabiki hemcinslerime hiç kıyamam ve elimden geldiğince yardım ettim =) sonrasında D ile beraber lise üstdönemimden iki arkadaşım K. ve M. ile buluştuk(isimlerini zikretmeyeceğim) Kadıköy'ümüzün meşhur mekanı arka odada biraz demlenip, hangi festivale (seçenekler, Avcılar (çok uzak bea abi bedava ama), Göztepe-Marmara-Athena (ya çoluk çocuk geliyor biletler biletixten satılalıberi) Roxy- depeche mode( aman pahalı olur bea) )gitsek diye düşünürken kendimizi tekel bayiisinde bulduk ve dostum M.'nin süper havadar balkonunda elimizde cipsler ve biralarla bulduk kendimizi.
manavgat küçük yer azizim, bir yerden tanıyor herkes birilerini, son manavgat dedikoduları gırla gitti "yavanlamak" dedi mesela K. ve herkes güldü, siz tabe anlamadınız şimdi ne yazdı bu Oye dediniz, yavanlamak=saçmalak, geyik, soğuk espri. yaa ama işte ambiyansın güzelliği buydu çevrelerimiz esprilerimiz aynı açıklama ihtiyacı yok doyasıya gülüyorsun,
aslında biraz da kızmıştım aileme özellikle İstanbul'da üniversiteye gelince Koç Lisesi, Mekteb-i Sultani, Alman Lises vb.'lerinden arkadaşlarım oldu ve ne kadar ezber bir eğitimim olduğunu farkettim, ben düşünmeyi sorgulamayı, soru sormayı üniversitede öğrendim onlar ise zaten biliyorlarmış buraya gelmeden kendimi ezik hissetmedim değil, ama bizim MAL'ın havası da bir farklıydı arkadaşım (MAL>Manavgat Anadolu Lisesi) yanlış hatırlamıyorsam 1992'de Manavgat Lisesi bünyesinde açılmış ve 1999-2000 öğrenim senesinde Şahin Tepesi denen yere taşınmıştı. Efsanevi hocalarından beri Hakan Hoca (lakabı einstein - kendisi öğrencisiyle evlenmiştir sonrasında Ankara'ya taşınmıştır)sadece hazırlıkta gittiğim fizik kursunda dersine girme fırsatı buldum ve gerçekten anlatıldığı kadar varmış
Semra hocam vardı mesela tarihin korkulacak bir yanı olmadığını anlamıştım sayesinde hala açar tarih okurum öyle sevdirmiştir yani. İlk derste söylediklerini unutamıyorum, beni diğer tarih hocaları gibi sanmayın size olayın özetini vereceğim bağlantılar kuracağım, diğerleri gibi tembellik edip size anlattırmam güzel güzel anlatır çıkarım anlarsınız aklınızda da kalır. Ha sınavları da dert etmeyin ne benim soyadım? Çizmeci yani sınavlarda çizmeli olacak altını çizeceksiniz, işaretleyeceksiniz kısa cevaplılar olacak onları dert etmeyin. İlk günden sempatimi kazandı asla unutmayacağım insanlardandır. Gülay hocam vardı mesela edebiyat hocam, yeşil başlı ördek'le ilgili sevgiliye yazılan bir şiiri katetmiştik sınıfta hocamızı da gülmekten öldürmüştük =)Lise edebiyat derslerinin klasik ilk ödevi olan İstiklal Marşı'ndaki uyakları, söz sanatlarını bulma ödevini yapmayan 5 6 arkadaşıma her söz sanatıyla ilgili 20 örnek bulma ödevi vermişti ve bu arkadaşlarım hala tüm söz sanatlarına acayip hakimler =) Sonra kendisi dershanede de hocam olmuştur çok severim kendisini.
Of sonra efsane Alparslan hocamız vardır mesela, kendisi 1.95 boyunda baya esmer gür sesli almanca hocamızdı, birde manavgatta şöyle bir ironi var, Alparslan hoca gibi baya esmer (zenciden hallice) insanların köyünün adı SARILAR =)) neyse işte bu hocamız gür sesini güzel eğitmiş ve doğal olarak şarkı söylemeye bayılır(mezuniyet törenlerinin vazgeçilmez solosu) bizim sınıfın cıvık erkekleri de türk san'at musiikisinden mırıldanmaya başladılar mı hoca sınıfı üçe böler elini höle höle salladığında en sağdaki grup söylemeye başlar, sonra onlara sus işareti yapar ortadaki grup başlar bu sefer =) of kaç dersi yedik böyle, birde hiç acıması yoktu erkeklere çat çat vururdu sırtlarına kaburgalarında o şiddetten dolayı sıkışan havanın sesini duyardık resmen =) o gövdeyle pamuk gibi bir kalbi var kendisinin hala babamı gördükçe sorar beni selamlaşırız babam aracılığıyla.
...ve tabiki sınıfım, 17 kişiydik hepimiz farklıydık yahu, dindarımız da vardı, at yarışı manyağımızda, asker çocuğumuzda, Bayırlı goca manavgatlımızda, rockerımız, matematik profumuz, sporcularımız da...ama en önemlisi tertemiz kalpli 17 kişiydik arkadaştık, o sınıfta kimin yanına otursan aynı dikkatle seni dinlerdi, ve hepsiyle konuşacak ayrı bir şeyim olurdu. Kimiyle oturur futbol tartışır, kimiyle gider bağıra bağıra şarkı söylerdim...
özetle güzeldi bea lise yıllarım özlüyorum...

2 yorum:

  1. aksiyonu sona saklamışsın gene :D bunların bazıları zaten benim aklıma sık sık gelir de hepsini arka arkaya yazınca süper olmuş :D o söz sanatı kurbanlarından biri de bendim :P ama şu an portekizli oda ark. ımla "inglizce " mecaz üzerine konuşuyoruz . vay bee nerden nere

    YanıtlaSil
  2. aynen öyle nereden nereye..

    YanıtlaSil