30 Nisan 2010 Cuma

Aus & NZ




Aslında otelle ilgili yazıma devam edecektim ama tembellik edip daha önce msn space'de Avustralya ve Yeni Zelanda ile ilgili yazılarımdan alıntılar yapacağım bu seferlik ;]
Genel izlenimler & bilgiler:
Koalalar mükemmel hayvanlar gündüz uyuyorlar ama gelen ziyaretçiler için 2 3 tanesini uyanık tutuyorlar o kadar yumuşaklarki aynı fotograftaki gibiler kangurular ise ayrı birer dünya öyle rahat rahat aramızda gezip kendilerini sevdirdiler.Sonra Avustralya’nın doğal bir güzelliği olan Blue Mountains a doğru yola koyulduk. Yolda çekim yaparken üniformalı gençler gördüm ve bizdeki gibi üniforma giyilebiliyormuş okullarda ama bir öğrenci giymeyeceğim dediğinde yasayla kısıtlanmamış yani serbestler. 6 haftalık “yaz” tatilleri bitmiş bugün tekrar başlamış okulları. 5 yaşında başlıyorlarmış okula ve 17 yaşına kadar zorunlu devam ediyorlarmış sonra bizdeki gibi sınavla üniversitelere giriyorlar. Blue Mountains’a geri dönersem bu dağlar adlarını okaliptüs ağaçlarının buharlarının mavi olmasından almışlar.1 saatlik bir tırmanıştan sonra tepeye vardık süper manzaralar yakaladık. Eskiden kömür madeniymiş ama kömür bitince kullandıkları trenlere kadar hepsini turistlere açmışlar. Dünyanın en dik trenine bindik ve aşağı indik sonra biraz yürüyüşten sonra telefrikle yukarı çıktık tekrar. Dönüşte 2000 Sidney olimpiyat köyünün içinden geçtik. Güzel yapmışlar baya. Bu arada Avustralya’nın tarihinden de bahsedeyim, İngilizler 1800’lü yıllarda 750 suçluyu kendi hapishanelerinde yer kalmaması nedeniyle buraya getirmişler ve insanlar çoğalmış. Başkenti bilinenin aksine Sydney değil Canberra ve nüfusu 400.000 . GDP:45000$. Burada askerlik zorunlu değil ve bu yüzden profesyonel askerler yetiştiriyorlar.
Princes Cruise (Diamond) hakkında:
Gemimiz 300 küsür metre uzunluğunda 2700 yolcu kapasiteli neredeyse al bizim okulu koy içine JDün gemiye biniş işlemlerini gerçekleştirdik gerçekten çok profesyoneller kredi kartı gibi bir şey veriyorlar o hem kapı anahtarı hem harcamalar için kredi kartı hemde gemiye giriş kartın oluyor çok pratik. Geminin limandan ayrılışı çok güzeldi tüm o ışıklar ayın hilal görüntüsü müzik her şey birbirini tamamladı gerçekten görmek gerek tarif edilesi değil. Melbourne’a doğru yoldayız yarın oraya varacağız.Dün casino’yu gösterdi babam grubumuzdaki Kıbrıslılar evlerine kavuşmuş gibi şendiler gemi 12 mil açılmadan açılmıyormuş makinalar sıralar oluşmuştu makinaların, masaların önünde. Sanırım asla anlamayacağım bu dolaylı yoldan para kaybetme zevkini neyse.Onun dışında fitness merkezine bayıldım bizim okuldaki aletlerle aynı markadan ve tüm aletleri tanıyorum çok hoşuma gitti.Yüzme havuzları bizim küçük geldi yani tabi olimpik havuz koyacak halleri yoktu bende buldum da bunuyorum di mi :)
Melbourne:
Haritaya baktığımda dikkatimi çeken Melbourne Observation Deck(270 m.) oldu dedim hadi tüm şehri görelim yukardan, sora sora doğru tramvaya bindik ve doğru yerde indik. Neyse çıktık yukarı birde ne görelim bizim grup da orada geziyor, çok sevindik tabi yoksa tüm gün ne yapacağımızı bilmiyorduk gerçekten. Neyse sonra Quenn Victoria Market’a gittik tişört ve yağmur sesi çıkaran aborijin işi bir şeyler aldım oradan da Ayla Hanım’lara takılıp şehir merkezine gittik güzel bir İtalyan restorantında yemek yiyip tramvayla geri döndük limana. Melbourne hakkında pek bir şey öğrenemedim açıkçası babamlar grupla dağlara çıktılar ve 70-80m. uzunluğunda okaliptüs ağaçları görmüşler güzelmiş. Melbourne’da aynı bir Amerikan/İngiliz şehri caddelerinin isminden dükkanlarına kadar.
Tasmania Adası:
asmania’ya bu sabah vardık erkenden kahvaltı yapıp çıktık 8.30da otobüse bindik Mount Wellington’a çıktık hava yağmurlu olduğu için aşağıyı pek göremedik çektiğim fotoğraflar bir şeye benzemedi.500000 nüfusu var 205000i Hobart’ta yaşıyor(aynı zamanda başkent) elma ve üzüm tarımında çok iyiler, dünyadaki afyonun %40ı buradan geliyormuş(250 milyon dolar geliri var).Organik tarım yapılıyormuş hava kirliliği yok üniversitesi bayıldım kocaman bir alana yayılmış durumdalar. NASA bir gözlem aleti hediye etmiş. Richmond’a gittik burada Avusturalya’daki ilk köprü ilk kilise ve ilk hapishaneyi gördük hepsinin tarihi 1830lara dayanıyor. Şirin geldi bana her yer tekrar gelip daha fazla gezmek isterim. Burada da trafik soldan işliyor. Avustralya’nın 6. Eyaleti ve Avustralya kıtasının yiyecek ihtiyacının %80i buradan sağlanıyormuş.İlginç bir şeyede Wellington Dağı’na çıkarken yaşadık, “organ pipes” adı verilen gerçektende org borularını andıran kayalıklar oluşmuş. Tabiki bu adaya gelince akla ilk gelen tasmanya canavarı(Tasmanian Devil) oluyor ama maalesef göremedik sayıları 150.000 iken bir yüz tümörüyle 100.000e kadar düşmüş, saldırgan bir hayvan değilmiş ama çenesi ve dişleri çok kuvvetliymiş. Akşama doğru benim en sevdiğim enstrüman sesi olan gayda dinleme fırsatı buldum Hobart Nefesli Çalgılar Orkenstrası sayesinde gemiden mini bir konser verdiler ama çok iyiydiler.
Yeni Zelanda fiyordları:
Bugün dünyanın görülmeye değer ilk 100 yerinden biri olan Yeni Zelanda milli fiyord parkını gördük. Ülkenin %5ini kaplayan fiyortlar 1968 yılında UNESCO tarafından ‘World Heritage’ listesine alınmış. 14 tane böyle yarık var biz 3 tanesine girdik. Sabah 7de ilk fiyorta gireceğimizden 7.30a kurdum saatimi kahvaltıya gittik, babam “bunların aynıları oymapınar’da da var” yorumuyla birlikte odaya gitti ve günde 14 saate çıkan uyku saatini tamamlama çalışmasına devam etti JBende aldım elime fotograf makinasını çekmeye başladım. Sabah hem gölgede kalmamız hemde esen soğuk rüzgarlarla herkes battaniyelere sarılmış izlerken öğleden sonra bunun tam tersi oldu. Hem hava açıktı güneş tepemizdeydi hemde esinti hafiflemişti. Bende giydim “i have too much brain in my head” tişörtümü çıktım güneşe, tabi uzun zamandır güneşe maruz kalmayan cildim birden karardı ama tam amele şeklindeJ Tişörtümün güneş gözlüğümün izi çıktı alnım kapkara oldu ve komik olan yüzümün bir tarafı çok daha fazla yandı :))Bu arada bugün gene Çin yemeği büfesi vardı ve ben gene o güzel manzarayı elimde chop stickle Suşi yiyerek izledim ama cidden güzel yapmışlar ellerine kollarına sağlık aşçılarımızın;)Sporada gidiyorum ama nafile yediklerimin onda birini yakamıyorum eminim neyse sanki okula gidince böyle yiyebileceğim bulmuşken tadını çıkarmak gerek di mi ;)Tüm yıl yiyemeyeceğim kadar meyve ve özellikle ananas yedim ve inanılmaz lezzetli. Onun dışında, grubun bozulan/pili değişmesi gereken/tuş kilidi açılması gereken aletlerinden sorumlu, vize kağıtlarını doldurmaya yardımcı, itinayla para “change”ine giden ve fotoğraf çeken elemanı oldum en genç kurban olarak :)
yarın gelecek gerisi uyanabilirsem ;]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder