15 Nisan 2010 Perşembe

anti-evlilik insanı oye


Evet bugün belkide çoğu insana göre fikirlerimin baya radikal sayılacağı bir konuda yazacağım.
İnsanın lineer yaşam çizgisinin değişmez bir parçasıdır evlilik. Özellikle kadınlar 30'larına gün sayarken hala evlenmemişlerse vay hallerine! Dört bir yandan birileriyle tanıştırma, bir "baş-göz etme" (bu tabirin orijinini merak ediyorum: kendime not #78909870: bunu araştır) furyasına tutulurlar nedendir bilinmez!
Aslında bilinir, dediğim gibi lineer yaşam çizgisinin kesik değil continuous function olmasını sağlayan şeydir. Düşünelim, ilkokul-lise-üniversite-iş/master>iş-evlilik-çocuk-büyüt/yetiştir-emeklilik-ölüm. Sanırım aşağı yukarı çoğu insanın yaşam çizgisini özetledim. Tabi yaşadığımız post-modern dünyanın postmateryalist olguları ve doyumsuzluk/bireysellik gibi değişkenlerini de hesaba katarsak, araya boşanma, evlat edinme vs eklenebilir ama bence gene hepsi aynı yolun yolcusu. Peki emeklilik gelene kadar, insanın neleri öncelik olarak aldığını düşününce şöyle bir değerlendirme yapıyorum: lise sonuna kadar dersler, sınıf arkadaşları, aile; üniversitede KENDİne odaklısın eğer şanslıysan nefret etmediğin bir bölümde okuyorsundur, üniversiten güzel bir şehirdedir ya da en azından arkadaş çevren iyidir eğlenirsin, okul kulüpleri partiler falan derken. Ama acımasız gerçeklerle yüzleşmen gereken ve kesin kararların önem kazandığı üniversite mezuniyet yıllarına yaklaşırsın. Ya bir süre eğitimini master-doktora gibi şeylerle uzatırsın ya da direk işe girersin. çevren yavaş yavaş iş çevren olur, sevgilin/potansiyel koca/karı adayın hayatındadır ya da hayatına girer ve her şeyi beraber planlamaya başlarsın, onu da mutlaka düşünmen gerekir kararlarını verirken, artık o başına buyruk üniversiteli genç değilsindir. Düzenli olarak gidip geldiğin işin, tatillerin (4 aydan 15 güne inmiştir), ödemen gereken faturaların vs vs olur. = Sorumluluklar.
ve gelir evlilik! artık ailenin ve arkadaşlarının gözünün içine içine bakması yeni bir anlam kazanır: "ee hadi artık bir mürüvvetini görelim dünya gözüyle" bakışlarıdır bu! El mahkum girersin o 200 ila 1000 lira verdiğin tercihen beyaz renkte tek giyimlik kıyafetin içinde. Daha aman durun noluyor derken takılan altınlar, ceyiz, ev "düzme" derdi olur da biter.
Asıl şenlik başlar bundan sonra, klasik evlilik esprilerini yapmak istemiyorum çünkü baya bayık geliyorlar bana. Hayatının odağı o insan olur. Eski bağımsız halinden eser kalmamıştır, en büyük endişe konun antartika'daki penguenler değil, akşam ne yemek yapacağın olur. Artık haberler falan da o kadar umrunda olmaz, çocuğun dersleri, okul durumu gibi şeylerle çevrelenmişsindir. Yani ikinci odak noktanla. Bebekler hadi gene bir yere kadar, çocuk gibi sadist bir varlığa nasıl katlanıyor insanlar anlamıyorum =) hayır tamam sevilir ayrı ama o kadar açlıktan ölen, daha 3. ayını göremeyen yavru var dünyanın çeşitli yerlerinde bu nasıl bir egoizmdir allahım! Ve dünyadaki kaynakların çoğunu ya tüketir ya kirletirken nasıl bu dünyaya gözlerini açmasını ister insan onun canından kanından olan bir varlığı! Neyse bu konuda biraz doluyum sanırım.
Bir de çevremdeki mutlu evlilik baya azaldığından, hatta istatistiklere göre evlenenlerin %50'si boşanırken aslında o kadar da haksız olmadığımı görüyorum.
İnsanlık bir aydınlanmaya doğru gidiyor belkide karanlık çağdaki cahilliğine dönüyor bilinmez ama, aile ve sosyal hayatının değerleri durdurulamayacak bir şekilde değişmekte...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder